09.05.2024

Yazarlar: Özlem Gengönül, Öyküm Koruca

Dava şartı arabuluculuk kurumunun mevzuatımıza girmesi ve kapsamının gittikçe genişleyerek birçok konuda dava açılmadan önce bu kuruma başvurma zorunluluğu getirilmesiyle birlikte, arabuluculuk süreci esnasında düzenlenen belgelerin geçerliliğinin hangi koşullara tabi olduğu ve geçersizliğinin ileri sürülüp sürülemeyeceği hususları uygulamada önem kazanmıştır. Önemine binaen işbu yazımızda da arabuluculuk sürecinde düzenlenen anlaşma belgesinin geçerliliği konusunda birtakım değerlendirmelerde bulunacağız.

With the establishment of the mediation as a condition for litigation in our legislation and the gradual expansion of its scope and the obligation to apply to this institution before filing a lawsuit on many matters, the conditions under which the validity of the documents issued during the mediation process is subject to and whether their invalidity can be asserted have gained importance in practice. Due to its importance, in this article, we will make some evaluations on the validity of the agreement document issued during the mediation process.

Arabuluculuk Sürecine Genel Bakış

Kökleri eski çağlara dayanan arabuluculuk, modern anlamda Anglo Sakson Hukuk Sistemi içerisinde doğmuş olup 2012 yılında Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (“HUAK”, “KANUN”) yürürlüğe girmesinin akabinde hukuk sistemimize dâhil olmuştur. Dava şartı arabuluculuğun da mevzuatımıza girmesiyle birlikte daha da yaygınlaşan arabuluculuk; bağımsız ve tarafsız üçüncü bir kişinin katılımıyla yürütülen, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarında gündeme gelebilen ve ulusal yargı makamlarına alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Sürecin kendine özgü ve tipik anlamda mahkeme yargılamasından ayrılan birtakım özelliklere sahip olması ve bu süreç sonunda anlaşılan hususlarda dava açma yasağı bulunması, hak kaybına uğramamak adına sürecin dikkatle yürütülmesini ve bu süreç esnasında düzenlenen belgelerde aranan şartlara riayet edilmesini gerektirmektedir.

Arabuluculuk Anlaşma Belgesi

Arabuluculuk sürecinde kural olarak iradilik prensibinin geçerli olmasının sonucunda taraflar sadece sürece başvurmakta, devam etmekte ve süreci sona erdirmekte değil; süreç sonunda anlaşmaya varılırsa düzenlenecek olan anlaşma belgesinin içeriğini belirlemekte de serbesttirler. Bu kapsamda önemle belirtmek gerekir ki, tarafların birlikte arabulucuya başvurma iradesi göstermeleri tarafların uyuşmazlık üzerinde anlaşmaya vardığı şeklinde yorumlanamaz. Zira görüşmeler sonucunda taraflar arasında anlaşma gerçekleşmeyebilir. Anlaşma gerçekleşmeksizin süreç sonlandırıldığında anlaşamamaya ilişkin tutanak düzenlenir. Bunun üzerine tarafların uyuşmazlık hakkında dava ikame etmesi mümkündür. Sürecin anlaşma ile sona ermesi halinde ise arabulucunun anlaşmaya dair son tutanağı düzenlemesi ve imzalaması zorunlu ise de anlaşma belgesinin düzenlenmesi zorunlu olmayıp tarafların isteği üzerine bahse konu anlaşma belgesinin düzenlenmesi gündeme gelebilecektir. Fakat bu durumda gözetilmesi gereken birtakım sınırlamalar mevcuttur. 

Nitekim HUAK’ın 18. maddesi uyarınca, arabuluculuk faaliyeti sonunda varılan anlaşmanın kapsamının taraflarca belirleneceği ve anlaşma belgesi düzenlenmesi halinde bu belgenin taraflar ve arabulucu tarafından imzalanacağı düzenlenmiştir. Bu hususta sürecin dava şartı veya ihtiyari arabuluculuk olması arasında herhangi bir fark yoktur. Varılan anlaşma bakımından bir anlaşma belgesi düzenlenmesi, sürece katılan tarafların tasarrufundadır. Ancak bir anlaşma belgesi düzenlenecek olması durumunda her halükarda bu belgenin geçerliliği taraflar veya onların yasal ya da iradi temsilcileri ile arabulucu tarafından imzalanması koşuluna bağlı olacaktır.

Anlaşma belgesi, tarafların bu belgede anlaşmaya vardığı hususlar üzerinde dava açmasına engel oluşturduğundan usulüne uygun tanzim edilmemiş ya da tarafların iradesini sakata uğratan hallerde düzenlenmiş anlaşma belgelerinin iptali gündeme gelebilmektedir.

Nitekim tarafların tutanak tutarak anlaştıkları konularda kanunen yeniden dava açma hakları bulunmamakla birlikte; ekseriyetle usulüne uygun şekilde tanzim edilmeyen ve/veya tarafların özgür iradelerini yansıtmayan bir anlaşma belgesinin iptal edilmeyerek icra edilmesi, iradesi sakata uğratılmış kişinin dava açabilme hakkını bertaraf edecektir. Bu durum ise bir hukuk devletinde kabul edilebilir değildir. Öte yandan, herhangi bir eksiklik taşımayan arabuluculuk belgelerinin kötü niyetle iptal edilmelerine cevaz verilmemesi bakımından, söz konusu belgelere ilişkin geçerlilik şartlarının titizlikle incelenmesi de önem arz etmektedir.

Arabuluculuk Anlaşma Belgesinin İptalini Gerektiren Haller

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2019/3694 E. 2019/13040 K. sayılı ve 11.06.2019 tarihli ilamında[1] anlaşma belgesinin taşıması gereken nitelikler belirtilmekle birlikte arabuluculuk sürecine hakim ilkeler de net bir şekilde ortaya koyulmuştur.

Anılan karar doğrultusunda ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ışığında bir arabuluculuk tutanağının iptalini gerektiren sebepler genel hatlarıyla;

·Usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusu yapılmaması,

·Uyuşmazlığın arabuluculuk yöntemiyle çözüme elverişli olmaması,

·Tutanakta yer alan hususların emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine ve ahlaka aykırı olması,

· Görüşmelerin birden fazla taraf ile toplu şekilde yapılması,

· Arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmaması,

·Tutanakta imzası bulunması gereken kişilerin imzalarının yer almaması veya arabulucunun imza aşamasında orada bulunmaması,

·Arabuluculuk görüşmelerinin tutanaklarda yazılı adreslerden farklı yerlerde gerçekleşmesi,

·Anlaşma tutanağı ile ödenmeyecek olan tazminat ve ücretlere kanuna aykırı şekilde ibra etkisi kazandırılmaya çalışılması,

·Arabuluculuğun temel ilkelerinden olan iradilik ilkesinin ihlal edilmesi,

·Tutanakların arabuluculuk mevzuatına ve arabuluculuk kurumunun genel ilkelerine aykırı unsurlar taşıması,

     ·İrade fesadı hallerinin bulunması olarak sayılabilir.

Yukarıda anılan sebeplerin varlığı halinde yapılan işlemlerin geçerli bir arabuluculuk faaliyeti kapsamında gerçekleştirildiği kabul edilemeyeceğinden, bu süreç sonunda düzenlenen belgelerin de iptalinin gerektiği kabul edilmektedir.

Belirtmek gerekir ki, usulüne uygun ve geçerli bir anlaşma belgesinden bahsedebilmek için her şeyden önce hakkında anlaşma belgesi düzenlenen uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olması zorunludur. Bu kapsamda tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği ve/veya kamu düzenini ilgilendiren velayet, boşanma, aile içi şiddet iddiaları gibi hususlara yönelik uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli olmadığından bu hususlar üzerine düzenlenen anlaşma belgeleri geçerli kabul edilemeyecektir.

Arabuluculuk tutanaklarının taraflar arasında hür iradeyle düzenlenmesi ve imzalanması asıldır. Zira dava şartı arabuluculuk hükümleri saklı kalmak kaydıyla sürece başvurmak, süreci devam ettirmek ve sona erdirmek bakımından iradilik prensibinin geçerli olduğu arabuluculuk kurumunda bir mahkeme süreci gibi “yargılama” unsuru söz konusu olmadığından, tarafların haklı-haksız olarak nitelendirilmeleri de mümkün değildir. İşbu sebeple, tutanağı imzalayan kişilerin tamamen hür irade ile hareket ettikleri kabul edilir. Bu şartlar altında hazırlanan tutanak geçerlidir ve tutanak sözleşme niteliği gereği taraflar açısından bağlayıcıdır. Fakat arabuluculuk anlaşma belgesinin, aşırı yararlanma, sözleşmeye aykırılık, ehliyetsizlik, şekle aykırılık, irade sakatlığı veya sahtelik iddialarıyla yargılamaya konu edilebilmesi imkân dâhilindedir.

Bu doğrultuda, uyuşmazlığın taraflarının iradesinde bozukluk ya da aşırı yararlanma halinin bulunması halinde de tutanakların iptali mümkün olabilir. İrade sakatlığı hallerinde, yanılma ve aldatmanın öğrenildiği, korkutmanın ise ortadan kalktığı tarihten itibaren bir yıl içinde iptal iradesinin ileri sürülmesi gerektiği gözden kaçırılmayıp bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmalıdır. Tutanağın kesin hükümsüzlüğüne sebebiyet verecek şekle aykırılık, emredici hükümlere aykırılık gibi hallerde ise dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmeyecek şekilde, söz konusu durum öğrenildikten sonra makul bir süre zarfında iptal talebinde bulunulması gereklidir.

Yukarıda da detaylıca izah edildiği üzere arabuluculuk tutanaklarının, taraflar/vekilleri ile arabulucu tarafından imzalanması gerekmektedir. Gerekli kişilerin imzasını taşımayan veya resmi olarak arabuluculuk unvanına sahip, sicile kayıtlı bir arabulucu tarafından imzalanmayan belgelerin de iptali gündeme gelebilecektir.

Bunun yanı sıra anlaşma belgesinde geçerliliği yazılı veya nitelikli şekil şartına tabi kılınan bir sözleşme yer alıyorsa, anlaşma belgesinin diğer kanunların bu sözleşmeler için aradığı şekil şartlarını da taşıması gerektiğini önemle vurgulamak gerekir.

Yine, arabuluculuk mevzuatına ve arabuluculuk kurumunun genel ilkelerine aykırılık hallerinde de anlaşma belgesinin sıhhati etkilenebilecektir. Bu doğrultuda arabulucunun tarafsız olmaması, gizliliğin ihlal edilmesi, görüşme öncesinde arabulucunun kendisini tanıtmaması, görüşmenin hangi yolla yapıldığının tutanağa yazılmaması (telekonferans, görüntülü görüşme, yüz yüze), tutanakta görüşme yeri ve tarihinin belirtilmemesi, alacak kalemlerinin ve tutarlarının açıkça yazılmaması, tutanağın arabulucu nezaretinde imza edilmemesi, yapılan görüşmenin arabuluculuk görüşmesi olarak belirtilmemesi, arabuluculuk ücretinin tarifeye aykırı olarak belirlenmesi, arabuluculuk tutanağının usulüne uygun tutulmaması veya gerçeğe aykırı olarak tanzim edilmesi gibi durumlar anlaşma belgesinin iptaline yol açabilecek hususlardandır.

Arabuluculuk Tutanaklarının İptalinde Görev ve Yetki

Kural olarak uyuşmazlığın niteliği bakımından davaya bakmakla görevli ve yetkili olan mahkeme, arabuluculuk tutanaklarının iptali yönünden de görevlidir. Bu doğrultuda görevli ve yetkili mahkeme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) göreve ve yetkiye ilişkin düzenlemelerine uygun olarak her somut olaya özgü şekilde belirlenmelidir.

Bununla birlikte anlaşma belgesinin geçersizliğini ileri süren taraf, bu belgenin iptalini ayrı bir dava ile talep edebileceği gibi anlaşma belgesinin iptali talebini, asıl dava ile aynı davada da ileri sürebilir. Davacı tarafından anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespiti asıl dava ile birlikte talep edilmediği sürece anlaşma belgesinin iptali hususunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 163. maddesi bağlamında ön sorun olarak ele alınması mümkün değildir. Bu durumda tutanağın geçersizliğini iddia eden tarafa dava açması için kesin süre verilmeli ve açacağı dava bekletici mesele yapılmalıdır. Aksi takdirde anlaşma belgesinin varlığı sebebiyle davanın usulden reddine karar verilebilecektir.[2]

SONUÇ:

1.   Arabuluculuk sürecinde kural olarak iradilik prensibi geçerli olduğundan taraflar sürecin her aşamasında serbesttirler.

2. Bu kapsamda tarafların süreci anlaşarak sona erdirdikleri hallerde üzerinde anlaşmaya vardıkları hususlar bakımından anlaşma belgesi düzenlemeleri ve bu anlaşma belgesinin içeriğine de serbestçe karar vermeleri mümkündür.

3. Ancak anlaşma belgesinde yer alan hususlar hakkında sonradan dava açmak mümkün olmadığından anlaşma belgelerinin geçerlilik koşullarına titizlikle riayet edilmesi gerekmektedir. Aksi halde bu belgelerin iptali gündeme gelebilecektir.


[1] Bahse konu Yargıtay ilamında;“Somut uyuşmazlıkta arabulucunun davalı şirketin avukatı olarak görev yaptığı halde arabuluculuk görüşmeleri öncesinde davacı tarafı bu yönde bilgilendirdiği ortaya konulamamıştır. Anlaşma belgesinde bu yönde bir açıklamaya yer verilmemiştir. Arabulucunun aynı zamanda diğer tarafın avukatı olduğu hususunda özellikle davacı tarafın açıkça bilgilendirildiğinin ve buna rağmen arabuluculuk görüşmelerine devam etmek istediğinin ispatı gerekir. Bu yönüyle ilgili mevzuat çerçevesinde arabulucunun tarafsızlığından şüphe duyulmasını gerektiren önemli hal ve şartların varlığı kabul edilmelidir.

Taraflar arasında imzalandığı ileri sürülen anlaşma tutanağında kıdem tazminatının 10.437,33 TL olarak kararlaştırılmasına rağmen, 2017 yılı Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesinin 2. Kısım 1. maddesine göre nispi %6 oranında arabuluculuk ücreti ödenmesi gerektiği halde asgari tarifeye aykırı biçimde arabuluculuk ücreti 200 TL olarak belirlenmiştir.

…Davacı tanıkları beyanlarında; şir.rket idari binasında personel müdürü ile bazı çalışanlar tarafından anlaşma tutanaklarının kendilerine imzalatıldığını, arabuluculuk görüşmeleri yapılmadığını, toplantıda şirket yönetim kurulu üyesi ile arabuluculunun olmadığını ve imzalarının da o aşamada bulunmadığını açıklamışlardır.

Dosya içindeki bilgi ve belgeler ile aynı mahiyette olan ve aynı gün temyiz incelemesine tabi tutulan dört dosya kapsamından, davacının arabulucuya usulüne uygun bir başvurusunun olmadığı, yapıldığı belirtilen görüşmelerin tutanakta geçen adresten farklı yerde gerçekleştiği, üç yüz kadar işçiye aynı şekilde sırayla işyerinde belgelerin imzalatıldığı,… Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde aykırı şekilde ibra etkisi kazandırılmaya çalışıldığı, kıdem tazminatı dışındaki tazminat ve alacaklarla ilgili olarak delil oluşturma ve dava açma yasağı oluşturma yönünde çaba içine girildiği anlaşılmaktadır.

…Dinlenen tanık anlatımlarına göre, arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmadığı, hatta arabulucunun da işçilerin imzaladığı aşamada işyerinde olmadığının beyan edilmesi karşısında; usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusunun ve görüşmesinin yapılmadığı gibi mevzuat hükümleri çerçevesinde arabuluculuk anlaşma belgesinin düzenlenmediği sonucuna varılmaktadır.” denilmek suretiyle bu hususlar vurgulanmıştır.

[2] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2022/16194 E. 2023/279 K. sayılı ve 12.1.2023 tarihli ilamında “anlaşma belgesi bulunmasına rağmen açılan işçilik alacakları talepli davada HUAK’ın 18. maddesinde açıkça ve emredici şekilde, anlaşılan hususlarda dava açılamayacağının öngörüldüğüne, öncelikle bu engelin ortadan kaldırılması gerektiğine, Kanun’un anlaşma belgesinin varlığı karşısında bu belgede anlaşıldığı belirtilen hususlarda dava açılmasına imkân tanımadığına, bu bakımdan anlaşma belgesinin iptaline karar verilmedikçe alacak yahut işe iade talebi ile açılan davaların esasına yönelik inceleme yapılmasının mümkün olmadığına değinerek; davacı tarafından alacak davası ile birlikte anlaşma belgesinin geçersizliği ve iptali talep edilmediğinden davacıya, anlaşma belgesinin iptali konusunda ayrı bir dava açmak üzere kesin süre verilmesine, Kanun’a uygun olarak verilen kesin süreye rağmen bu tür bir dava açılmaması hâlinde, ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesine değer verilerek 6325 sayılı Kanun'un 18 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğine, süresi içinde anlaşma belgesinin iptali istemi ile dava açılması durumunda ise bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğine” hükmedilmiştir.

TOP