16.01.2025
Hazırlayanlar: Aybars Elmacıoğlu
Hizmet akdiyle bir işveren nezdinde çalışan işçinin işe giriş bildirgesi işverence düzenlenir ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilir. İşveren tarafından bu bildirimin yapılmaması veya gerçeğe aykırı şekilde işçinin fiilen çalışmaya başladığı zamandan sonra yapılması halinde bu durumun düzeltilmesi için hizmet tespiti davası açılabilir. Bu kapsamda talep edilecek hizmet tespitine ilişkin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86. maddesi ile hizmet akdinin sona erdiği yılın sonundan başlamak üzere beş senelik hak düşürücü süre öngörülmüştür. Yargıtay içtihatlarıyla bazı durumlarda hak düşürücü sürenin hizmet akdinin sona erdiği yılın sonundan itibaren işlemeye başlamayacağı belirlenmiştir. İşbu bilgi notumuzda Yargıtay içtihatlarına göre 4A kapsamında sigortalı olarak çalışan işçilerin hizmet tespiti davalarında hak düşürücü sürenin hangi durumlarda ne zaman işlemeye başlayacağını sizler için derlemiş bulunmaktayız.
A statement of employment for an employee working for an employer under an employment contract is issued by the employer and notified to the Social Security Institution. If the employer does not provide a statement of employment or does not provide it in the necessary time after the employee starts working, an action for fixing of period of service may be filed to correct the situation. In this context, Article 86 of the Social Security and General Health Insurance Law No. 5510 stipulates a five-year period of prescription, starting from the end of the year in which the employment contract ends, regarding the fixing of period of service to be requested. The case law of the Court of Cassation has established that, in some cases, period of prescription shall not begin to run from the end of the year in which the employment contract ends. In this legal brief, based on the case law of the Court of Cassation, we have compiled for you the cases in which the period of prescription for rights shall begin to run in the fixing of period of service cases of workers insured under the scope of 4A.
1-İşçinin Sigortalılık Başlangıcı
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (Bundan sonra “Kanun” olarak anılacaktır.) ve Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği (Bundan sonra “Yönetmelik” olarak anılacaktır.) kapsamında hizmet akdiyle çalışan işçinin, işveren tarafından işe giriş bildirimi yapılmalı ve ilgili belgeler Sosyal Güvenlik Kurumu’na ibraz edilmelidir. Çalışmanın yapıldığı tarih; Kanun’un yürürlüğe giriş tarihinden eski bir tarih ise çalışmaya ilişkin hizmet tespiti bakımından 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri dikkate alınacaktır. Hizmet akdine istinaden fiilen çalışan işçinin işe girişine ilişkin gerekli işlemlerin yapılmaması halinde, ilgili işçi sigortalı çalışanların yararlandığı sosyal sigorta haklarından yararlanamayacaktır. Bununla beraber ülkemizde yıllar içerisinde ciddi değişiklikler yapılan emeklilik sistemi bakımından da işçilerin sigortalılık durumu önem taşımaktadır. Emekli olmak için öngörülen şartlar sigortalılık giriş tarihinde yürürlükte olan mevzuata göre belirlendiği için emeklilik için gereken şartlar sigorta başlangıç tarihine göre farklılık gösterebilmektedir. Dolayısıyla işe giriş işlemleri usulünce yapılmayan işçinin bu bakımdan da etkilenme ihtimali bulunmaktadır.
2-Hizmet Tespiti Davası
Hizmet akdiyle çalışan işçinin işe giriş bildiriminin işveren tarafından yapılmaması veya gerçeğe aykırı şekilde işçinin fiilen çalışmaya başladığı zamandan sonra yapılması halinde hizmet tespiti davası açılabilir.
Hizmet tespiti davalarının kamu düzeniyle ilişkisi bulunmaktadır. Mahkemeler hukuk yargılamalarında taraflarca sunulan delillerle bağlı olup ayrıca bir araştırma yapamazken, hizmet tespiti davalarının kamu düzeniyle ilişkisi olmasından ötürü mahkemelere bu dava türünde istisnai olarak re’sen araştırma yapma yükümlülüğü getirilmiştir.
Hizmet tespiti davası açılması için Kanun’un 86. maddesinde beş yıllık süre tanınmıştır. Yargıtay kararlarında kanunda tanınan bu beş yıllık sürenin hak düşürücü mahiyette olduğu değerlendirilmektedir.[1] Dava açmak için öngörülen bu sürenin hak düşürücü mahiyette olması sebebiyle dava açma hakkının çalışmanın sona erdiği tarihteki yılın sonundan itibaren beş yıl içerisinde kullanılması gerekmektedir. Aksi halde davanın esasına ilişkin değerlendirme yapılmaksızın hak düşürücü sürenin dolmuş olması sebebiyle dava reddedilecektir.
Dolayısıyla hak düşürücü süreye ilişki istisnai durumlar ayrı bir önem arz etmektedir.
3-Hak Düşürücü Süreye İlişkin İstisnai Durumlar
İşveren tarafından hizmet akdine bağlı olarak fiilen çalışan işçinin çalışmasına ilişkin Yönetmelikle belirlenen belgelerden birinin Sosyal Güvenlik Kurumu’na verilmiş olması durumunda işçinin sigortalılığının başlatılması için gerekli işlemler yapılmamış olsa dahi ilgili belgelerin teslim edildiği dönemler için hizmet tespiti davası açılması bakımından hak düşürücü süre işlemeyecektir. Yine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortasız çalıştırılan işçinin işveren nezdinde fiilen hizmet akdine bağlı çalıştığının tespit edilmesi durumunda bu tespitin yapıldığı dönemler için hizmet tespiti davası açılması bakımından hak düşürücü süre işlemeyecektir.[2] Zira bahsi geçen durumlarda işveren tarafından işçinin sigortalılığı için gerekli işlemler tamamlanmamış olsa dahi, idare, işçinin sigortalılığının yapılmasını gerektirecek şekilde fiilen hizmet akdine bağlı olarak çalıştığını öğrenmiştir. İdarenin bu durumdan haberdar olmasına istinaden re’sen işlem yapması mümkün olup bu işlemleri yapmamış olmasının sorumluluğu işçiye yüklenemeyeceği için bu durumlarda hak düşürücü süre işlememektedir.
İşveren tarafından hizmet akdine bağlı olarak fiilen çalışan işçinin işe giriş tarihinden sonra işe giriş bildiriminin yapılması halinde; işçi kesintisiz olarak çalışmış ise işe giriş bildiriminin yapıldığı tarihten önceki çalışmalarına ilişkin hak düşürücü süre hizmet akdinin fiili fesih tarihindeki yılın sonundan itibaren işlemeye başlayacaktır. [3]
Hak düşürücü sürenin işlemeye başlamayacağı durumlara ilişkin yaygın olarak görülen birkaç örneğe aşağıda yer verilmektedir:
Ø Sigortalının uyuşmazlık konusu tarihlerde çalışmış olduğunu gösteren, Sosyal Güvenlik Kurumu personeli veya müfettişi tarafından düzenlenmiş tahkikat raporu veya tespit tutanağı mevcutsa,
Ø Asgari işçilik incelemesi sonucunda; uyuşmazlık konusu tarihlerdeki sigortalının çalışmasına ilişkin primleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından icra yoluyla işverenden tahsil edilmişse,
Ø İşverence Sosyal Güvenlik Kurumu primi işçinin ücretinden kesilerek bordroya yansıtılmış fakat kuruma intikal etmemişse,
Sonuç olarak;
1-Hizmet tespiti davalarının açılması için Kanun’un 86. maddesi ile beş yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür.
2-İşçinin, işe giriş işlemleri usulünce tamamlanmamış olsa dahi; işe başladığına ilişkin işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na sunulmuş bir belge mevcutsa veya Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçinin sigortasız çalıştığı tespit edilmişse bu dönemler için hizmet tespiti davası açılması bakımından hak düşürücü süre işlemeye başlamayacaktır.
3-İşçi kesintisiz bir şekilde fiilen çalışmış ise sigorta girişi fiili hizmet akdi başlangıcından sonra yapılmış olsa dahi sigorta girişinin yapılmadığı döneme ilişkin hizmet tespiti davası açılması bakımından hak düşürücü süre hizmet akdinin sona ermesinden sonra yani fesih yapılan yılın sonundan itibaren işlemeye başlayacaktır.
[1] Halen yürürlükte olduğu şekliyle dava açma süresi beş yıl olup, hak düşürücü süredir. SSK nun yürürlüğe girdiği tarihte beş yıl olan hak düşürücü süre 20.06.1987 tarih ve 3395 sayılı Kanunun beşinci maddesiyle on yıla çıkarılmışken, 01.06.1994 tarih ve 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle, tekrar beş yıla indirilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 18.06.2008 tarihli ve 2008/429 E., 2008/437 K. sayılı kararı)
[2] İşverenin , çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİ.Yön.madde 16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİ.Yön. madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİ. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanunun 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta ; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, kurum tarafından yapılan bir tespitin olması halinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır. Bu kabul şeklinin temelinde yatan neden; hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla, kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tabi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağının düşünülmesidir. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.6.2004 gün ve 2004/21-369 E., 2004/371 K.sayılı ilamı, 18.10.2006 gün ve 2006/10-629 E.,2006/669 K.sayılı ilamı) (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 18.06.2008 tarihli ve 2008/429 E., 2008/437 K. sayılı kararı), Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 06.03.2023 tarihli ve 2023/2073 E., 2023/1995 K. sayılı kararı,
[3] Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 21.03.2011 tarihli ve 2010/16914 E., 2011/3835 K. sayılı kararı