05.09.2024
Yazarlar: Gizem Ak Yürek, Öyküm Koruca
Günümüzde elektrik, su, doğalgaz gibi kamusal niteliği ağır basan hizmetler başta olmak üzere telefon, internet, gazete abonelikleri, spor salonu üyelikleri gibi sürekli veya düzenli nitelik arz eden hizmetlerin sunulmasıyla birlikte abonelik sözleşmelerinin kullanımı artmıştır. Abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların sıklıkla gündeme gelmesi tüketici hukuku kapsamında birtakım düzenlemeler yapılmasını gerektirmiştir.
Currently, the usage of subscription agreements has increased with the services that have a continuous or regular nature, such as telephone, internet, newspaper subscriptions, gym memberships, and especially public utility services such as electricity, water, and natural gas. The disputes arising from subscription agreements have frequently emerged, which has required some regulations to be enacted within the scope of consumer law.
Satıcı veya sağlayıcının, tüketiciye (aboneye) belirli veya belirsiz bir süre boyunca, dönemsel veya sürekli edimler halinde bir mal temini veya hizmet sağlaması karşılığında, tüketicinin ücret ödemeyi yükümlendiği abonelik sözleşmelerine ilişkin hükümler, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da (“Kanun”) ve 29246 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Abonelik Sözleşmeleri Yönetmeliği’nde (“Yönetmelik”) yer almaktadır. Avrupa Birliği mevzuatı ile yeknesaklaştırma çalışmaları çerçevesinde hazırlanan Kanun’un dayanağı teşkil eden Avrupa Birliği Direktiflerinde ise abonelik sözleşmelerine ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır.
1. Genel Açıklamalar
Yönetmeliğin 5. maddesinde, yazılı veya mesafeli olarak akdedilebilen abonelik sözleşmelerinin en az on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir şekilde düzenleneceği ve bir örneğinin kağıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesinin zorunlu olduğu hüküm altına alınmıştır.
Yönetmelikte yer alan açık hükümden de anlaşılacağı üzere, sözleşmenin her halükarda fiziken düzenlenmesi zorunluluğu bulunmamakta ve sözleşme, kısa mesaj (SMS) veya (e-posta) gibi araç ve ortamlar üzerinden gönderilebilen ileti şeklinde kalıcı veri saklayıcısıyla da tüketiciye iletilebilmektedir. Sözleşmenin şekline ilişkin bu şartın geçerlilik koşulu mu yoksa ispat koşulu mu olduğu noktasında farklı görüşler mevcuttur. Yine Yönetmeliğin 10. maddesinde, talep halinde sözleşmenin tüketicilere yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcıyla gönderilmesi zorunlu kılınmıştır.
Yönetmeliğin 6. maddesi ile sözleşme içeriğinde yer alması gereken zorunlu unsurlar sayılmıştır. Bu kapsamda elektrik, su, doğal gaz ve elektronik haberleşme sektörleri ile bu sektörler dışında kalan diğer sektörler yönünden sözleşmenin içeriğinin farklılık arz edeceğini söylemek mümkündür.
Önemle belirtmek gerekir ki 6’ncı maddede yer alan hususlardan bir veya birkaçının bulunmaması sözleşmenin geçerliliğine halel getirmeyecek olup sağlayıcının hizmetin ifasını durdurmasını da gerektirmeyecektir. Bu halde, eksiklik sözleşmeyi düzenleyen tarafından derhal giderilecek olup tüketiciden herhangi bir ad altında ilave bir ödeme de talep edilemeyecektir. Aksi takdirde tüketicinin cezai şart ödemesi gerekmeksizin sözleşmeyi fesih hakkı doğacaktır.
Yönetmeliğin 8. maddesinde yer alan hüküm ile ücretlendirmenin başlayabilmesi için hizmetin fiilen sunulmaya başlaması şart koşularak hizmet başlamadan ücretlendirmenin başlaması engellenmiş ve tüketicinin henüz almadığı hizmetin parasını ödemek zorunda bırakılmasının önüne geçilmiştir. Ancak, ön ödemeli hizmetler bu kuraldan istisna tutulmuştur.
Yönetmelik ile ayrıca, tüketici tarafından faturaların geç ödenmesi halinde işleyecek gecikme zammı oranına sınır getirilmiş ve gecikme zammı oranının 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 51’inci maddesindeki oranı geçemeyeceği hükme bağlanmıştır. Emredici nitelikte olan bu hükmün abonelik sözleşmesine konulacak hükümlerle bertaraf edilmesi mümkün değildir. Böyle bir durumda ilgili sözleşme hükmü geçersiz olacak, sözleşmenin kalanı ise bu durumdan etkilenmeyecektir.
Abonelik sözleşmelerinin bitim tarihinden önce feshedilmezse uzayacağı veya belirsiz süreli hale geleceğine ilişkin hükümler geçersizdir. Abonelik sözleşmeleri ancak tüketicinin onayı veya talebi ile uzatılabilmektedir. Tüketicinin talebi veya onayı olmaksızın satıcı veya sağlayıcı tarafından belirli süreli sözleşmenin kendiliğinden uzatılması halinde, sağlanan hizmet veya mala ilişkin tüketiciden bedel talep edilmesi mümkün değildir.
Belirtmemizde fayda vardır ki, abonelik sözleşmeleri birer tüketici hukuku sözleşmesi oldukları için Kanun uyarınca yukarıda belirtilenler dışında sözleşmede yer alan haksız şartlar da sözleşme kapsamında hüküm ifade etmeyecektir. Öyle ki, Yargıtay, önceki kiracının su borcu nedeniyle yeni kiracının su aboneliği talebinin reddedilebileceğine dair abonelik sözleşmesi maddesini haksız şart olarak nitelendirip geçersiz olduğuna hükmetmiştir.[1]
2. Taahhütlü Abonelik Sözleşmeleri
Bu noktada taahhütlü abonelik sözleşmelerine ilişkin düzenlemelerin de ifadesi gerekmektedir. Satıcı veya sağlayıcının, belirli bir süre abone kalmayı taahhüt eden tüketicilere, sözleşme konusu mal veya hizmetin bedelinden indirim yapmayı yahut sözleşme konusu malın teslimi veya hizmetin ifası ile birlikte taahhüt konusu malın mülkiyetini veya kullanım hakkını devretmeyi üstlendiği sözleşmelere taahhütlü abonelik sözleşmeleri denilmektedir. Bu tarz aboneliklerde taahhüt süresince sözleşme ve taahhütname koşullarında tüketici aleyhine değişiklik yapılması mümkün değildir.
İçeriğinin Yönetmelik hükümlerinde yer alan unsurları içermesi zorunlu olan taahhütnamelerin de yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesi gerekmektedir. Taahhütnamede, taahhüt konusu mal veya hizmetin bedelinin aynı mal veya hizmetin taahhütsüz abonelikler kapsamında talep edilen bedelinden daha yüksek gösterilemeyeceği de hüküm altına alınarak yanıltıcı tekliflerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
3. Abonelik Sözleşmelerinin Sona Erdirilmesi
Abonelik sözleşmelerin sona ermesi bakımından sözleşmenin belirli süreli veya belirsiz süreli olması önem arz etmektedir. Ek olarak belirli süreli sözleşmelerin süresi de sona erme bakımından farklı esaslara tabidir.
Süresi 1 yıldan az olan belirli süreli abonelik sözleşmesinde satıcı veya sağlayıcı tarafından sözleşme koşullarında değişiklik yapılması halinde veya tüketicinin hizmetten yararlanmasına engel olabilecek geçerli bir sebebin varlığı halinde tüketici sözleşmeyi feshedebilmekteyken; tüketici, süresi 1 yıl veya daha uzun süreli abonelik sözleşmesi ile belirsiz süreli abonelik sözleşmesini dilediği zaman, herhangi bir sebep göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin feshedebilme imkanına sahiptir.
Taahhütlü sözleşmelerin kararlaştırılan süreden önce feshi halinde satıcı veya sağlayıcı, tüketiciden yalnızca tüketicinin taahhüdüne son verdiği tarihe kadar tüketiciye sağlanan indirim, cihaz veya diğer faydaların bedellerinin tahsil edilmemiş kısmının toplamı ile sınırlı olan tutarı talep edebilecektir. Tüketiciden taahhüt kapsamında tahsil edileceği belirlenen bedellerin henüz tahakkuk etmemiş kısmının toplamının, bu tutardan düşük olması halinde ise tüketici lehine olan düşük bedel talep edilebilecektir.
Tüketicinin yerleşim yeri değişirse ve taahhüt konusu hizmetin tüketiciye yeni yerleşim yerinde aynı nitelikte sunulması da fiilen imkansız ise tüketici herhangi bir bedel ödemeksizin taahhütlü aboneliğini feshetme hakkına sahiptir.
Her halükarda taahhütlü abonelik sözleşmelerinin süresinden önce ve haksız olarak feshedilmesi de mümkün olup sözleşme, bu halde de son bulmaktadır. Ancak bu ihtimalde tüketicinin taahhüdün ihlali nedeniyle tazminat sorumluluğunun gündeme gelebileceği söylenebilecektir.
Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin fesih bildiriminin gereğini Yönetmelikle belirlenen süreler içinde yerine getirmekle yükümlüdür. Sözleşmenin belirlenen süreler içinde sona erdirilmediği durumlarda, bu süre içerisinde mal veya hizmetten yararlanılmış olsa dahi, tüketiciden herhangi bir bedel talep edilmesi söz konusu olamayacaktır.
Bu noktada, satıcı veya servis sağlayıcısının sözleşmenin sonlandırılması bakımından sözleşmenin kurulmasından daha zor bir yöntem öngöremeyeceği ile tüketicilerin sözleşmelerin sonlandırılmasına ilişkin taleplerini iletebilmesi için gerekli önlemleri almakla yükümlü olduklarının ifadesi gerekmektedir. Kanunda açık hüküm bulunmamakla birlikte, abonelik sözleşmesi yapmaya yetkili olan her bayinin, aynı zamanda fesih başvurularını da kabul etmekle yükümlü olduğu görüşü kabul görmektedir.
4. Abonelik Sözleşmelerinden Kaynaklanan Alacakların Tahsili
Abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan alacaklar için özel bir icra takip prosedürü öngörülmüştür. Buna göre; abonelik sözleşmelerinden doğan alacaklara karşı genel haciz yoluyla icra takibi başlatılması mümkün olmayıp, bu takipler ancak Merkezi Takip Sistemi (MTS) üzerinden başlatılabilmektedir.
Genel haciz yoluyla takipten farklı olarak, borç tutarının hangi banka hesap numarasına yatırılacağı takip talebinde açıkça belirtilir. Yine, genel haciz yoluyla takipten farklı olarak, itirazlar herhangi bir icra dairesi aracılığıyla yahut MTS sistemi ile entegre çalışan UYAP Vatandaş Portalı üzerinden yapılabilir. Posta yolu ile itiraz ise mümkün değildir.
İtiraz süresinde yapılmış ise, genel haciz yoluyla takipte olduğu gibi icra takibi durur. Alacaklının takip işlemlerine devam edebilmesi itirazın kaldırılması ile mümkündür. İtirazın kaldırılarak takibin devamı ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine tabidir.
SONUÇ:
1. Abonelik sözleşmelerine ilişkin hükümler, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da ve 29246 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Abonelik Sözleşmeleri Yönetmeliği’nde yer almaktadır.
2. Kanun ve Yönetmelik hükümleri uyarınca tüketicilerin korunması amacıyla abonelik sözleşmelerinde bulunması gereken unsurlar, bu sözleşmelerin şekli, fesih usulleri gibi hususlar emredici düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.
3. Abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan alacakların genel haciz yoluyla takibe konu edilmesi mümkün olmayıp bu alacaklara ilişkin takiplerin Merkezi Takip Sistemi (MTS) üzerinden başlatılması gerekmektedir.
[1] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 02.06.2011 Tarihli ve 2011/469 E. 2011/8719 K. sayılı ilamı.