15.08.2024
Yazarlar: Gizem Ak Yürek, Öyküm Koruca
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) 763. maddesi uyarınca, taşınır mülkiyeti kural olarak zilyetliğin devri ile geçmektedir. Ancak gelişen ticari ve ekonomik koşullar içerisinde, alıcının iflâsı veya satılanın alıcının alacaklıları tarafından haczi halinde alacağını tahsil imkânı tehlikeye düşen satıcıya, satılan şey üzerinde bedelin tamamen ödenmesine kadar bir aynî hak tanımak zarureti doğmuştur. Bu kapsamda satış bedelinin alıcı tarafından ödenememesi riskine karşı kanun koyucu, ana kuraldan ayrılan birtakım düzenlemeler öngörmüştür. Bu hallerde mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satış sözleşmeleri gündeme gelmektedir.
Pursuant to Article 763 of the Turkish Civil Code No.4721 (“TCC”), in principle, the property of movables passes by transfer of possession. However, in evolving commercial and economic conditions, it has arisen the necessity to grant a real right on the sold product until the sale price is paid in full to the vendor, whose collection possibility is endangered in the event of the bankruptcy of the purchaser or the confiscation of the sold product by the creditors of the purchaser. In this context, against the risk of non-payment of the sale price by the purchaser, the legislator has stipulated a number of regulations that differ from the main principle. In these cases, sales contracts with reservations of title come to the fore.
1. Genel Açıklamalar
TMK’nın 764. maddesinde yer alan mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satış sözleşmesi ile taraflar, bir satış sözleşmesi dolayısıyla satış konusu mal alıcıya teslim edilmiş olmasına rağmen; taraflarca kararlaştırılan bir şartın gerçekleşmesine kadar –ki bu şart genellikle satış bedelinin tamamının alıcı tarafından satıcıya ödenmesidir- mal üzerinde satıcının mülkiyetinin devam etmesi, bedelin tamamının ödenmesinin akabinde mülkiyetin alıcıya intikal etmesi hususunda anlaşmaktadırlar.
Bu noktada belirtilmelidir ki, tarafların mülkiyetin ancak şartın gerçekleşmesinden sonra intikal edeceği yönündeki iradelerini içeren mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi, asıl sözleşme olan satış sözleşmesine bağlı bir yan sözleşmedir. Taraflar mülkiyeti saklı tutma yönünde ayrıca bir sözleşme düzenleyebilecekleri gibi, satış sözleşmesinin içine bu yönde bir kayıt koymakta da serbesttirler.
Kanun’un açık hükmü doğrultusunda mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satış sözleşmelerinin konusu yalnızca taşınır mallar olabilmekte; yine kanun hükmü uyarınca hayvan satışları bakımından ise mülkiyeti saklı tutmak suretiyle satış sözleşmesi kurulmasına izin verilmemektedir.
Mülkiyeti saklı tutma kayıtlarına genellikle taksitle satışlarda rastlanmaktadır. Taksitle satış sözleşmelerine mülkiyeti saklı tutma kaydı konulduğu takdirde, satıcı tarafından mal alıcıya teslim edilse dahi malın mülkiyeti satıcıda kalmakta ve bu da taksitlerin alıcı tarafından ödenmemesi riskine karşı satıcı lehine bir nevi teminat işlevi görmektedir.
2. Sözleşmenin Hukuki Niteliği
Mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satış sözleşmesi, hukuki niteliği itibariyle şarta bağlı sözleşmelerdendir. Bu kapsamda, satışa konu taşınır malın mülkiyetinin devri, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği objektif olarak şüpheli olan bir olgu veya olaya bağlanmıştır. Bu şartın ise geciktirici şart mı yoksa bozucu şart mı olduğu hususunda doktrinde farklı görüşler mevcuttur.
Bu şartın geciktirici şart olduğunu savunan görüşün benimsenmesi durumunda, alıcı temerrüdü halinde, satıcı istihkak davası açmak suretiyle satışa konu malın iadesini isteme imkânına sahip olacaktır. Nitekim malın mülkiyeti hâlihazırda satıcıya aittir. Ayrıca, üçüncü kişilerin alıcıdan ayni hak iktisap etmeleri de bu kişilerin iyiniyetli olmalarına bağlı olacaktır. Zira bu noktada alıcı emin sıfatıyla zilyet konumundadır.
Bozucu şart görüşüne üstünlük tanınması halinde ise satılan malın mülkiyeti, zilyetliğin devriyle alıcıya geçtiğinden satıcı tarafından istihkak davası açılamayacaktır. Alıcıdan aynı hak iktisap eden üçüncü kişilerin de iyi niyetli olması aranmayacaktır.
3. Sözleşmenin Şekli
Mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satış sözleşmesi resmi şekle tabi sözleşmelerdendir. Mülkiyeti saklı tutma kaydının geçerli olabilmesi için noterde düzenleme biçiminde yapılan sözleşmenin alıcının ikametgâhının bulunduğu yer noterliğinde özel sicile kaydedilmesi gerekmektedir.
Ayrıca bu sözleşmenin “Mülkiyeti Saklı Tutma Sicili”ne kaydı da sözleşmenin geçerliliği bakımından zaruridir. Tescil yapılmadıkça mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satış sözleşmesi geçerli olmayacağından buradaki tescil kurucu niteliktedir. Fakat anılan sicilin aleniyet fonksiyonunun bulunmadığının ve sicile güven prensibinin de geçerli olmadığının önemle ifadesi gerekmektedir.
Mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satış sözleşmesinin bu şartlara riayet edilmeksizin yapılması halinde Yargıtay[1], mal teslim edilmiş ise, mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satışın, teslim nedeniyle tam satışa dönüşeceği kanaatindedir.
4. Sözleşmenin Sona Ermesi
Mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi, satış bedelinin tamamen ödenmesiyle sona ermektedir. Satılan malın tamamen yok olması sözleşmeyi sona erdiren sebeplerden bir diğeridir. Mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satılan mal üzerinde üçüncü bir kişinin iyiniyetle mülkiyet veya rehin, hapis hakkı gibi sınırlı ayni hak kazanması, kaydın sicilden terkin edilmesi, satıcının malın mülkiyetinden feragat etmesi veya alıcı aleyhine cebri icraya başvurup malın paraya çevrilmesini talep etmesi de sözleşmenin sona ermesine yol açmaktadır.
SONUÇ:
1. Satış bedelinin alıcı tarafından ödenememesi riskine karşı kanun koyucu, taşınır mülkiyetinin zilyetliğin devri ile geçeceğine yönelik kurala istisna getirerek mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satış sözleşmesi kurulmasına cevaz vermiştir.
2. Tarafların, satılan malın zilyetliği alıcıya devredilmiş olmasına rağmen belirli bir şartın gerçekleşmesine kadar mülkiyetin satıcıda kalacağı; bu şartın gerçekleşmesinden sonra mülkiyetin alıcıya geçeceği konusunda anlaşarak yaptıkları sözleşmeye mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satış denilmektedir.
3. Satış bedelinin ödenmesinde temerrüde düşülmesi halinde satıcıya bazı imkanlar tanıyan mülkiyeti saklı tutma kaydıyla satış sözleşmelerinin geçerliliği noterde resmi şekilde yapılmalarına ve Mülkiyeti Saklı Tutma Sicili’ne tescil edilmelerine bağlıdır.
[1] Yargıtay 17. HD., E. 2013/6047 K. 2013/10470 T. 1.7.2013
“Ancak taşınır malın mülkiyetinin devrini öngören mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi MK'nun 764.maddesi gereğince noterde resmi şekilde yapılması ve alıcının yerleşim yeri noterliğinin özel sicile tescili gerekmektedir.
Mülkiyeti saklı tutma sözleşmesinin geçerli olması için iki koşulun da birlikte gerçekleşmesi gerekir. Belirtilen şekilde yapılmayan satış kesin satıştır ve teslimle mülkiyet alıcıya geçer.”