07.06.2024
Hazırlayanlar: Aybars Elmacıoğlu, Ramazan Yıldırım
4857 sayılı İş Kanunu'nun (“Kanun”) 2. maddesinde işveren vekili tanımı yapılmış, işveren vekilliği sıfatının işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmayacağı vurgulanmıştır. Kanun’un 18. maddesinde iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmek için gerekli şartlar belirtilmiş ve bu şartların içerisinde iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacak işveren vekilleri olduğu madde metninde yer almıştır. Bu kapsamda; genel müdür bakımından, iş sözleşmesinin feshi esnasında Kanun’un 18. maddesi kapsamında işveren vekili sıfatını haiz olup olmadığı hususunun, iş güvencesi hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacağına ilişkin belirleyici bir önemi mevcuttur. Genel müdür sıfatıyla çalışan kişilerin; iş hukuku bakımından nitelendirmesi özellikle Kanun’un 18. maddesi kapsamında işveren vekili sayılıp sayılmayacağı veya işveren karşısında işçi sıfatıyla değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu iki hususa istinaden Kanun kapsamında iş güvencesinden yararlanıp yararlanamayacağı konusunda birtakım değerlendirmelerde bulunacağız.
In Article 2 of the Labor Law No. 4857 ("Law"), the definition of employer representative is provided, emphasizing that the status of being an employer representative does not eliminate the rights and obligations granted to employees. Article 18 of the Law specifies the conditions required to benefit from job security provisions, and it is mentioned within the text of this article that employer representatives who cannot benefit from job security provisions are included. In this context, whether a general manager holds the status of an employer representative under Article 18 of the Law during the termination of the employment contract has a decisive importance regarding whether they can benefit from job security provisions. We will make some assessments on whether individuals working as general managers are considered employer representatives within the scope of Article 18 of the Law in terms of labor law, or whether they can be evaluated as employees in relation to the employer, and whether they can benefit from job security under the Law based on these two aspects.
Genel Müdürün İşveren Vekili Sıfatı
Kanun’un 18. maddesinin 5. fıkrasında “İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri” iş güvencesinden yararlanamayacakları belirtilmiştir. Kanun’un 18. maddesi ile iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacak işveren vekilleri belirlenmiştir. Kanun’un 2. maddesinde işveren vekili “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir.” alıntılanan şekilde tanımlanmış olsa da işyerinde genel müdür unvanı ile çalışmak tek başına iş güvencesi hükümleri bakımından işveren vekili olarak değerlendirme yapılmasına yol açmaz. Genel müdürün 18. madde kapsamında iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı belirtilen işveren vekili sıfatını haiz olup olmadığı hususu; şirketin türüne ve genel müdürün şirketteki yetkilerine ve ortaklık durumuna göre, Yargıtay içtihatları ile belirlenen şartlar göz önüne alınarak ve her olayın kendine özgü olduğu gözetilerek değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmede göz önüne alınacak temel unsurlardan biri, genel müdüre temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir. Bu hususta genel müdürün görev tanımının ve konumunun, şirketin organizasyon şemasının incelenmesi gerekir.
Kanun iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacak işveren vekillerini sayarken iki ayrı ölçüt belirlemiştir. Bu ölçütlerden ilki “İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları” olmak, ikincisi “işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri” olmaktır. Bu ölçütlerden ilkinde ‘işletme’ kavramı ikincisinde ise ‘işyeri’ kavramı ön plana alınmıştır.
İşletme işyerini de kapsayan daha geniş bir kavramdır. Kanun koyucu işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcılarını iş güvencesinden yararlanamayacak istisnalar içerisinde sayarken ayrıca bir şart belirtmemiştir. Yargıtay içtihatlarında ise bu sebeple iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacak işveren vekilinin; işletmenin bütününü yönetmesinin yanında temsil yetkisini haiz olması da şart olarak aranmaktadır. Bu kapsamda görev tanımı ve konumuna bakılması gerektiği de Yargıtay kararlarında belirtilmektedir.[1] Özetle genel müdür işletmenin bütününü yönetiyorsa ve şirketi temsil yetkisini haizse iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Burada işletme ve işyeri kavramları arasındaki farkı anlatmak adına bir örnek vermek gerekirse; fabrikası ayrı yerde genel müdürlüğü ayrı yerde olan bir şirketi düşünürsek hem fabrika hem de genel müdürlük ayrı ayrı işyeri sayılsa da işletme her ikisini de kapsayacaktır. Yine bu örnek üzerinden genel müdürün fabrikayı yönetme yetkisinin olmaması halinde bütün işletmeyi yönetmediği ve bu kapsama girmeyeceği söylenebilir.
İşyeri kavramına, somut olarak; özellikle daha büyük ve şubeleri bulunan şirketlerde rastlanmaktadır. Bilindiği üzere; bankalar, özel hastaneler gibi işletmelerin çok sayıda şubesi bulunmaktadır. Kanun işyerinin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacak istisnalar arasında yer alabilmesi için aynı zamanda işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunmasını da şart koşmuştur. Bu iki yetki bir arada olmadığı sürece unvanına bakılmaksızın ilgili çalışan iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir. Yukarıda vermiş olduğumuz örnekte genel müdürün işletmenin bütününü yönetmediği söylenebilecek ise de; işyerinin bütününü sevk ve idare etme yetkisini ve bununla beraber işçi işe alma çıkarma yetkisini haiz olması halinde burada açıklanan ikinci ölçüte dahil olması sebebiyle yine iş güvencesinden yararlanamama ihtimalinin mevcut olacağını belirtmek gerekir.
Genel Müdürün İşveren Karşısında Nitelendirmesi
Tüzel kişilerde yönetim hakkı ile emir ve talimat verme yetkisi tüzel kişinin organlarını oluşturan kişiler aracılığıyla kullanılır. Tüzel kişiler yönünden tüzel kişinin kendisi soyut işveren, tüzel kişinin organını oluşturan kişiler ise somut işveren görünümündedir. Bu kapsamda genel müdür tüzel kişi olan şirket nezdinde kişi-organ sıfatını kazanmış ise işveren sıfatını haiz olacak, işçi ve işveren sıfatı aynı kişide birleşemeyeceği için işveren karşısında işçi olarak değerlendirilemeyecektir. Kanun kapsamında işçi olarak değerlendirilemeyen genel müdürün iş güvencesinden yararlanması veya bu şekilde çalıştığı dönem için işverenden işçilik alacaklarına ilişkin talepte bulunması da mümkün olmayacaktır. İş hayatında genel müdür olarak çalışan kişilerin şirket ortağı olması, şirket yönetim kurulunda yer alması gibi durumlar da görülmektedir. Bu ve benzer ihtimallerde genel müdür olarak çalışan kişinin işverene karşı işçi sıfatını taşıyıp taşımadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Limited Şirketlerde Nitelendirme
Türk Ticaret Kanunu 623. maddesine göre limited şirkette “müdür” sıfatıyla atanan kişi İş Kanunu açısından işveren konumunda olup işçi olarak değerlendirilemez. Genel müdür aynı zamanda TTK 623. maddesine göre şirket müdürü olarak atanmış ise işveren sıfatını kazanmış sayılacağı için işveren karşısında işçi sıfatını taşımayacaktır.
Limited şirkette paydaş olan kişi aynı zamanda işveren karşısında işçi sıfatını da taşıyabilir. Üst yargı mercilerinin kararlarına[2] göre; şirket ortağı şirkette karar alınmasını engelleyebilecek bir paya sahipse veya kazanç payını aşan bir miktarda ücret alıyorsa işveren karşısında işçi sıfatını taşıyamayacaktır. Bu kapsamda; genel müdür aynı zamanda limited şirketin ortağı olup şirket müdürü sıfatını taşımıyor ise sayılan şartları sağlayıp sağlamadığına göre işveren karşısında işçi sıfatına sahip olup olmadığı değerlendirilecektir.
Anonim Şirketlerde Nitelendirme
Bu kapsamda en temel ayrım genel müdürün şirketi temsil ve ilzama yetkili olup olmamasıdır. Genel müdür Türk Ticaret Kanunu’nun 367. maddesi kapsamında yönetim yetkisinin devredildiği kişi olması halinde artık işveren sıfatıyla değerlendirilecek ve şirkete karşı işçi sıfatını taşımayacaktır.
Genel müdürün aynı zamanda yönetim kurulu üyesi veya paydaş olması halinde ise kişi-organ sıfatını kazanıp kazanmayacağı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/2408 Esas, 2021/998 Karar sayılı 14.09.2021 Tarihli kararı ve özellikle kararın “çalışanın ticari amaçla ve bağımsız olarak kazanç sağlamanın mı yoksa iş/hizmet ilişkisinde olduğu gibi şirkete bağımlı ve ücretli bir çalışmanın mı söz konusu olduğu belirlenerek şirketle çalışan arasındaki ilişkinin niteliği belirlenmelidir.” alıntılanan bölümü doğrultusunda her olay kendi koşullarına göre ayrıca değerlendirilmelidir.
Genel müdürün paydaş olması ama yönetim kurulunda yer almaması halinde; iş sözleşmesinin unsurlarını taşıyan biçimde fiili olarak çalışması ve bu çalışma sırasında işçi-işveren ilişkisinin temel unsurlarından biri olan işverenle arasında bağımlılık unsurunun mevcut olması, şirketi ayrıca temsil ve ilzama yetkili olmaması halinde şirket paydaşı genel müdürün işçi sıfatını taşıdığı kabul edilebilir. Bu kapsamda bir değerlendirme yapılırken sahip olunan pay oranı da ayrıca dikkate alınmalıdır. Zira paydaşlar şirket işlerine ilişkin haklarını genel kurulda kullanabilmektedir. Genel kurulda şirketin yönetim organı olan yönetim kurulunun tayini ve azli gibi işlemler yapılabilmektedir. Dolayısıyla bu tür kararların alınmasında etkin olabilecek bir paydaşın şirket nezdinde bağımlılık unsurunu taşıyarak çalıştığını söylemek mümkün olmayacaktır. Paydaşın bu tür kararların alınmasında etkin olamayacak bir payı var ise yukarıdaki şartların da varlığı halinde işçi olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Türk hukukunda anonim şirket ile yönetim kurulu üyeleri arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olduğu görüşü hakimdir.[3] [4] Dolayısıyla genel müdürün kişi-organ sıfatını kazanmış yönetim kurulu üyesi olması halinde şirketle arasındaki ilişkinin uygulamada vekalet ilişkisi olarak kabul görecek ve genel müdür bu kapsamda hukuki taleplerde bulunabilecektir.
Sonuç olarak;
· Genel müdür işletmenin bütününü yönetiyorsa ve şirketi temsil yetkisini haizse iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır.
· Genel müdür hem işe alma çıkarma yetkisine sahipse hem de işyerinin bütününü sevk ve idare ediyorsa iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır.
· Genel müdür tüzel kişi olan şirket nezdinde kişi-organ sıfatını kazanmış ise işveren sıfatına sahip olacak, işçi ve işveren sıfatı aynı kişide birleşemeyeceği için işçi olarak değerlendirilmeyecektir. Bu durumda da genel müdür iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır[5].
[1] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2018/9585 Esas, 2018/21911 Karar sayılı 29.11.2018 Tarihli ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2015/19790 Esas, 2015/28421 Karar sayılı 13.10.2015 Tarihli Kararları
[2] Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/28536 Esas, 2020/4711 Karar sayılı 10.3.2020 Tarihli, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/23244 Esas, 2019/14668 Karar sayılı 1.7.2019 Tarihli, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2023/512 Esas, 2023/2415 Karar sayılı 28.9.2023 Tarihli Kararları
[3] Anonim şirket ile yönetim kurulu üyesi arasındaki ilişkinin hukukî niteliği karşılaştırmalı hukukta tartışmalı olmakla beraber hukukumuzda bu ilişkinin vekâlet akdi olduğu görüşü hakimdir. (Çamoğlu, Ersin: Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 1972, s. 102-104).
[4] Örneğin bir anonim şirkette soyut işveren anonim şirketin kendisi, en üst düzey emir ve talimat verme yetkisine sahip bulunan anonim şirket organı yönetim kurulu da somut işveren olarak işveren sıfatını taşımaktadır. Bu kapsamda, yönetim kurulu üyesi kişilerle tüzel kişi arasında bir vekalet akdinin varlığı kabul edilmekte olup yönetim kurulu üyeleri ile işveren tüzel kişi arasındaki hukuki ilişki de vekalet ilişkisidir Sarper Süzek, İş Hukuku, 20. Baskı, Beta Yayınları, s.143 vd.
Bu bilgi notu ve varsa ekleri, sadece bilgilendirme amacıyla tarafınızla paylaşılmıştır. Bu bilgi notu, uygun yasal tavsiye olmaksızın herhangi bir özel durumda veya somut olayda uygulanmamalıdır. Bu bilgi notu, diğer internet adreslerinin linklerini içerebilir, ÜreyhukuK kendisine ait olmayan web sitelerinden hiçbir şekilde sorumlu değildir ve herhangi bir web sitesi ile ilgili bilgileri, içeriği, sunumu veya doğruluğu onaylamaz, açık veya zımni herhangi bir garanti vermez. Bu bilgi notunun telif hakları ÜreyhukuK’a ait olup işbu bilgi notu ÜreyhukuK’un önceden yazılı izni olmaksızın çoğaltılamaz, çevrilemez ve değiştirilemez.