26.04.2024
Yazarlar: Gizem Ak Yürek, Serdarhan Güler
Tahkim, yargısal usul yönteminin bir alternatifi olarak özel hukuk alanına ilişkin uyuşmazlıkların tarafların bu yöndeki iradeleri doğrultusunda ihtiyari veya özel düzenlemelerden kaynaklı bir zorunluluk olarak bağımsız ve tarafsız hakem/hakem kurulu tarafından çözülme yöntemidir. Her ne kadar taraflar arasında yapılan tahkim anlaşması neticesinde yetkili hakem kurulu tarafından bir karar verilmiş olsa da Türkiye dışında verilen yabancı hakem kararları, ancak tenfiz edilmesi neticesinde Türkiye’de icra edilebilecektir. Bir başka deyişle yabancı hakem kararlarının Türkiye’de icra edilebilmesi, açılacak tenfiz davasının kabulüyle gerçekleşebilmektedir. Yazımızda bu tenfiz sürecini, kanuni dayanakları ile birlikte açıklamaya çalışacağız.
1. Yabancı Hakem Kararlarının Tenfizinin Kanuni Dayanağı
Yabancı hakem kararlarının tenfizine ilişkin düzenlemeler Milletlerarası Özel Hukuk Ve Usul Hukuku Hakkında Kanun(“MÖHUK”)’un 60 ila 62’nci maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna karşın Anayasa m. 90/5 ve MÖHUK m. 1/2 uyarınca Türkiye’nin de tarafı olduğu 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesi öncelikle uygulanacaktır. Bu nedenle yalnızca New York Sözleşmesi’nin kapsamına girmeyen hakem kararlarının MÖHUK hükümlerine göre tenfiz edilebileceğini söylemek mümkündür.
Uygulanan hükümler, hakemlerin vatandaşlığı, tarafların uyruğu veya vatandaşlığı gibi hususların herhangi bir önemi olmaksızın Türkiye dışında New York Sözleşmesi’ne taraf olan diğer bir ülkede verilen hakem/hakem kurulu kararları ve Türkiye’de verilmesine karşın yabancılık unsuru içeren ancak tarafların iradeleri ile MTK’nın ya da HMK’nın emredicilik kurallarına tabi kılınmamış tahkim yargılamaları sonucunda verilecek olan kararlar, New York Anlaşması’na göre tenfiz edilecektir[1]. Dolayısıyla günümüzde çoğu tenfizin New York Anlaşması uyarınca yapıldığını söylemek yanlış olmayacaktır.
2. Yabancı Hakem Kararlarının Tenfizi Davalarında Usul Kuralları
New York Sözleşmesi, yabancı hakem kararlarının tenfizi davalarında tenfiz davası açılacak olan ülkenin usul hukuku kurallarına atıfta bulunmuştur. Dolayısıyla görevli ve yetkili mahkeme, teminat ve harcın cinsi ve miktarı, yargılamanın görüleceği şekil, temyiz usulü gibi hususlar tenfiz davası açılacak olan ülkenin usul hukukuna göre belirlenecektir.
Hukukumuza göre yabancı hakem kararının tenfizini talep eden taraf, gerekli evraklarla birlikte (MÖHUK m. 61 ve New York Sözleşmesi IV’te belirtilen) yetkili olan asliye ticaret mahkemesine başvurmalıdır (5235 sayılı Kanun[2] m. 5). Tenfiz davaları, taraflar arasında yetki anlaşması olmadığı takdirde, aleyhine karar verilen tarafın Türkiye'deki yerleşim yerinde, yerleşim yeri yoksa sâkin olduğu yerde, bu da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu yer mahkemesinde açılmalıdır. Eğer bunlardan hiçbiri yoksa ilgili tahkim kararının Türkiye’de tenfiz edilebilmesi için yetkili bir mahkemenin bulunmadığından söz edilebilecektir. Ancak buna ilişkin yetki itirazının davalıca süresinde yapılması elzemdir[3].
Nitekim başvurucu tarafından ilgili başvurunun yapılması akabinde istem, basit yargılama usulüne göre incelenerek karara bağlanmaktadır. Ayrıca dava sonucunda verilecek karara karşı kanun yolu açıktır. İlgili kararlara karşı yapılan istinaf ve temyiz başvuruları kararın icrasını kendiliğinden durduracaktır[4]. Ayrıca Türk Mahkemelerince tenfiz edilen yabancı hakem kararı tenfiz kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içerisinde icra edilmelidir(İİK m. 39).
3. Tenfiz Davalarının Reddi İçin Gerekli Sebepler
Hakem kararının tenfizi davasında Mahkeme, esasa ilişkin olarak bir inceleme yapamayacaktır. New York Sözleşmesi uyarınca Mahkeme,
§ Tahkim anlaşmasının tarafları ehliyetsiz ise veya anlaşma, tâbi kılındığı hukuka, böyle bir hukukun olmaması durumunda, kararın verildiği yer hukukuna göre geçersiz ise,
§ Hakem kararı aleyhine sonuçlanan tarafın adil yargılanma ve savunma hakları ihlal edilmişse,
§ Hakem kararında tahkim anlaşmasının dışında kalan bir konuda karar verilmiş ya da hakemler yetkilerini aşarak karar vermişlerse,
§ Hakem seçim yöntemine veya tahkimin tâbi olduğu usul kurallarına, böyle bir hukuk yoksa kararın verildiği yer usul hukukuna aykırılık varsa,
§ Hakem kararı taraflar bakımından bağlayıcılık kazanmamış ya da iptal edilmişse
bu hususları aleyhine karar verilen tarafça ispat edilmesi hâlinde yabancı hakem kararının tenfizi istemini reddedebilecektir. Bunun yanı sıra;
§ Tanıma veya tenfizi istenen hakem kararının ilişkin olduğu uyuşmazlık tanıma veya tenfiz ülkesi hukukuna göre tahkim yolu ile çözümü mümkün olmayan bir meseleye ilişkin ise (tahkime elverişli değilse),
§ Hakem kararının tanınması ya da tenfizi tanıma veya tenfiz talep edilen devletin kamu düzenine aykırı ise hâkimin tenfizi resen reddetmesi mümkündür.
MÖHUK kapsamında da tenfiz talebinin reddine neden olabilecek haller oldukça benzerdir. İki mevzuat arasındaki farklılıklara kısaca değinecek olursak; MÖHUK kapsamında sayılan tenfizin reddini gerektiren hallerin varlığı durumunda hakimin tenfiz davasını reddedip reddetmeme yönünde takdiri yokken New York Sözleşmesi uyarınca bu hallerden birinin varlığı halinde dahi tenfizi kabul etme yönünde hakime bir takdir yetkisi tanındığını söylemek mümkünüdür[5]. Bu husus haricinde de birtakım farklılıklar söz konusu olsa da genel anlamda paralel düzenlemeler içermektedir[6].
4. Tenfiz Edilmemiş Yabancı Hakem Kararlarının İlamsız İcrası ve İhtiyaten Haczi Prosedürü
Normal şartlarda yabancı hakem kararı lehine olan taraf ilgili kararı Türkiye’de tenfiz ettirmeli ve devamında da ilgili ilamı ilamlı icraya koyarak takip etmelidir. Buna karşın bazı durumlarda bu prosedürün aşılarak ilgili ilamı dayanak yaparak ilamsız icra takipleri açılabilmektedir. Ancak bu takip ve devamındaki itirazın iptali davası süreci oldukça önemli derecede tartışmalara gebedir[7].
Bunun yanı sıra başvuran tarafın, ihtiyati haciz prosedürüne başvurma ihtimalinin de bulunduğunun da altını çizmek isteriz. Yargıtay bazı kararlarında; yabancı mahkeme veya hakem heyeti tarafından verilen bir kararla tespit edilen alacak hakkında tedbir niteliğinde bulunan ihtiyati hacze karar verilmesinde, yabancı kararın tenfizi koşulunun aranmasına gerek olmadığına hükmetmiştir[8]. Her ne kadar ilgili kararların aksi yönünde kararlar mevcut olsa da henüz bir içtihat birliğine varıldığından söz edilemeyecektir[9].
Sonuç:
§ Türkiye dışında verilen yabancı hakem kararları, ancak tenfiz edilmesi neticesinde Türkiye’de icra edilebilecektir. Yukarıda açıklandığı üzere New York Sözleşmesi’nin kapsamına girmeyen hakem kararlarının MÖHUK hükümlerine göre tenfiz edilecektir. Dolayısıyla yabancı hakem kararlarının tenfizine ilişkin başvuru süreçlerinde bu iki mevzuatın duruma uygunluğu açısından değerlendirme yapılması gerekmektedir.
§ Tenfiz davaları, taraflar arasında yetki anlaşması olmadığı takdirde, aleyhine karar verilen tarafın Türkiye'deki yerleşim yerinde, yerleşim yeri yoksa sâkin olduğu yerde, bu da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde açılmalıdır.
§ Tenfiz davalarında Mahkeme dosyanın esası yönünden incelemede bulunamayacaktır. Yalnızca kanunda sayılan haller yönünden sınırlı olarak inceleme yapabilecektir.
[1] Cemal Şanlı, Emre Esen, İnci Ataman-Figenmeşe, Milletlerarası Özel Hukuk, Onuncu Bası, Beta Yayınları, 2023, İstanbul, s. 825-826.
[2] 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun
[3] Şanlı/ Esen/ Ataman-Figenmeşe, a.g.e., s. 832; Ziya Akıncı, Milletlerarası Tahkim, Genişletilmiş ve Güncelleştirilmiş 6. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2021.
[4] Şanlı/ Esen/ Ataman-Figenmeşe, a.g.e., s. 833.
[5] Ziya Akıncı, Milletlerarası Tahkim, Genişletilmiş ve Güncelleştirilmiş 6. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2021, s. 649-650.
[6] Akıncı, a.g.e., s. 643 vd.
[7] Cemre Tüysüz, “Tenfiz Edilmemiş Yabancı Hakem Kararları Açısından İlamsız İcra Takiplerine ve İhtiyati Hacze İlişkin Bazı Meseleler”, 41(2) PPIL 701, 2021. https://doi.org/10.26650/ppil.2021.41.2.997201
[8] Yargıtay 6. HD., 2014/3906 E. 2014/4941 K. sayılı ve 14.4.2014 tarihli ilam uyarınca; “Tahkim yargılaması öncesi veya tahkim yargılaması sırasında taraflardan birinin istemi üzerine mahkemece verilen ihtiyati tedbir ya da ihtiyati haciz kararı, hakem veya hakem kurulu kararının icra edilebilir hale gelmesiyle ya da davanın hakem veya hakem kurulu tarafından reddedilmesi halinde kendiliğinden ortadan kalkar '' düzenlemesi bulunmaktadır. Maddeye göre tahkim yargılamasından önce veya tahkim yargılaması sırasında ihtiyati hacze karar verilmesi mümkün bulunduğuna göre, kararın verilmesinden sonra da ihtiyati hacze karar verilebilir. Bu itibarla mahkemece, İİK 257 maddesinde yazılı şartlar göz önüne alınarak, davacının ihtiyati haciz isteminin değerlendirilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmesi doğru değildir.”.
[9] Yargıtay 15. H.D., 2014/7100 E. , 2015/365 K. sayılı ve 26.01.2015 tarihli ilam uyarınca; “Tenfiz edilmeyen somut olaydaki ... Mahkemesinin kararının Türk Hukuku açısından henüz ilâm niteliğinden olmadığı anlaşılmaktadır. Bu kabulden sonra somut olayda alacağın vadesinin gelip gelmediği bir başka deyişle muaccel olup olmadığının tartışılması gerekirse; taraflar arasında vadeye bağlanmış bir alacak söz konusu olmayıp alacağın varlığı kesin olmayıp yargılamayı gerektirir niteliktedir. O halde vadesi gelmiş bir alacaktan söz edilemez. Vadesi gelmemiş bir alacak olduğu düşünülmesi halinde ise; vadesi gelmemiş alacaklarla ilgili ihtiyati haciz koşulları arasında sayılan hususlardan hiçbirisinin varlığı konusunda da kesin delil aranmamakla birlikte haklı ve makul görülebilecek Kanunun 257/2 maddesindeki koşulların gerçekleştiğine ilişkin bir delil de sunulmamıştır. Bu durumda koşulları oluşmayan ihtiyati hacizle ilgili itiraz kabul edilerek ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesi yerine yanlış değerlendirme sonucu ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.”.