*Berfu Yalçın
Beyza Büyükğaçcı
Murat Emre Yıldırım
Bir ölüme bağlı tasarruf türü olan vasiyetname ile bir kimse, ölümünden sonra malvarlıklarının akıbetine ilişkin beyanda bulunabilir. Söz konusu beyanlar sayesinde kural olarak herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan usulüne uygun bir vasiyetname ile tereke üzerinde serbestçe düzenleme yapılabilecektir[1]. Bu kapsamda usulüne uygun bir vasiyetnamenin hukuki sonuç doğurması için izlenmesi gereken prosedür Türk Medeni Kanunu (TMK) ile düzenlenmiş olup bu prosedürün açıklanması gerekmektedir.
1- VASİYETNAME
Kişinin ölümünden sonra, tereke üzerinde mirasçılık sıfatını kazanacak kişiler kanuni ve iradi olmak üzere iki tür olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira mirasbırakan sağlığında ölüme bağlı tasarrufun şeklini ve konusunu belirleme hakkına sahiptir. Ancak mirasbırakanın bu hakkı, tipe bağlılık ilkesi gereği, miras hukukunun öngördüğü tasarruf tipleriyle sınırlandırılmıştır[2]. Bu kapsamda şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflar miras sözleşmesi (TMK m. 528, 545) ve vasiyetname (TMK m. 531 vd.) olarak tanımlanmaktadır.
Şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflardan biri olan vasiyetname, mirasbırakana tek taraflı iradesi ile ölene kadar her zaman serbestçe değiştirilebileceği ve geri alabileceği tasarruflarda bulunma imkânı tanımaktadır[3]. Bu çerçevede, vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve on beş yaşını doldurmuş olmak gerekir (TMK m. 502). Vasiyetnamenin resmi vasiyetname, el yazılı vasiyetname ve sözlü vasiyetname olmak üzere üç şekilde yapılacağı kanunda öngörülmüştür (TMK m. 531).
Resmî vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmî memur tarafından düzenlenir (TMK m. 532). Düzenlenirken uyulacak esaslar genel resmi vasiyetname bakımından TMK m. 533 ve 534’te, okunmaksızın ve imzalanmaksızın düzenlenecek resmi vasiyetname bakımından ise TMK m. 535’te düzenlenmiştir.
El yazılı vasiyetnamede ise başından sonuna kadar bizzat mirasbırakanın el yazısıyla hazırlanması, imzalanması ve yapıldığı tarihin yıl, ay, gün olarak yer alması gerekir. Mirasbırakan, vasiyetnameyi hazırlaması için kimseyi görevlendiremeyeceğinden okuma-yazma bilmeyenlerin başvuramayacakları bir yoldur. Kaybolma, yok edilme, tahrip edilme gibi riskleri barındırsa da masrafsız ve kolay olması sebebiyle sıkça tercih edilir[4].
Bir diğeri ancak istisnai hallerde yapılabilecek olan sözlü vasiyetnamedir. Mirasbırakan yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir (TMK m. 539). Ancak vasiyetçinin sonradan normal şekilde vasiyet yapma imkanı olursa, bu imkana kavuşmasından itibaren bir ay geçtikten sonra sözlü vasiyetnamenin hükmü kalmaz.
2- VASİYETNAMENİN AÇILMASI
Vasiyetname, mirasbırakanın ölümü ile yürürlüğe girer ve hüküm ifade eder[5]. Ancak vasiyetnamenin açılmasına ilişkin birtakım yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hâkimine teslim edilmesi zorunludur[6]. Mirasın açılma yeri mirasbırakanın son yerleşim yeridir. Vasiyetnameyi elinde bulunduranın teslimi ile birlikte sulh hakimi kanunen kendisine yüklenen sorumlulukları yerine getirir. Bu kapsamda TMK m. 596 uyarınca “Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur. Bilinen mirasçılar ve diğer ilgililer vasiyetnamenin açılması sırasında diledikleri takdirde hazır bulunmak üzere” çağrılır. Vasiyetnamenin açılacağı gün mirasçılara ve diğer ilgililere tebligat çıkarılarak bildirilir. Davete rağmen hiç kimse gelmemiş olsa bile vasiyetname açılır. Sulh hakimi vasiyetnameyi açıp okur ve durumu tespit eden bir tutanak düzenlenir. Bu tutanak hakim, katip ve hazır olan ilgililer tarafından imzalanır.
Vasiyetnamenin açılması anından itibaren iptal ve tenkis davalarının 10 yıllık süreleri ve bu vasiyetname ile atanmış mirasçının 3 aylık reddi miras süresi işlemeye başlar[7].
Vasiyetnamenin Açılmasına Karşı Yapılabilecekler ve Vasiyetnamenin Açılmasının Sonuçları
a- İptal Davası
Borçlar Hukukundaki geçersizlikten farklı olarak, Miras Hukukunda hukuki işlemin olgularındaki eksiklik ölüme bağlı tasarruflarda kendiliğinden geçersizlik sonucu doğurmaz[8]. Vasiyetnameler, kanuna aykırı yahut geçersiz olsalar dahi, iptal edilinceye kadar geçerliymiş gibi kabul edilirler. Vasiyetnamenin hükümsüz hale gelmesi için bozucu yenilik doğuran bir dava olan iptal davasının açılması gerekir. İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer (TMK m. 559). Kanunda aranan süreler hak düşürücü nitelikte olup bu sürelerin geçmesi halinde artık iptal davası açılması mümkün olmayacaktır.
Vasiyetnamenin iptali davası açılması için yetkili mahkeme mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesi[9], görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemesidir.
Bozucu yenilik doğuran iptal davası, kararla birlikte geriye etkili olacak şekilde sonuç doğurmaktadır[10]. Davayı, ölüme bağlı tasarrufunda menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı açar. Ayrıca mirasbırakan henüz sağ iken iptal davasına sebep olan unsurları öğrendiği ihtimalinde TMK m. 504 gereğince, mirasbırakan yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği ya da korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl içinde tasarruftan dönmediği takdirde tasarruf geçerli sayılır.
Ölüme bağlı tasarrufların iptal sebepleri TMK m. 557’de sayılmıştır. Buna göre, mirasbırakanın ehliyeti haiz olmaması halinde, tasarrufun irade sakatlığında yapılmış olması halinde, tasarrufun içeriğinin, bağlandığı koşulların veya yüklemelerin hukuka veya ahlâka aykırı olması halinde ve nihayet tasarrufun kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmış olması halinde tasarrufun iptali gündeme gelecektir. Bununla birlikte tasarrufun hukuka aykırılık halinin vasiyetçinin ölümü anından önce ortadan kalkması durumunda ölüme bağlı tasarruf geçerlilik kazanır.
b- Tenkis Davası
Tenkis davası kural olarak saklı paylı mirasçıların ve istisnaen de saklı paylı mirasçıların alacaklılarının[11], mirasbırakanın tasarruf oranını aşan kazandırmalarının bu oranda etkisizleştirilmesini talep ettikleri yenilik doğuran bir davadır. Tenkis kararı, saklı payı ihlal eden kısmı geçmişe etkili olarak geçersiz kılar[12]. Tenkis davası saklı payı azalan ile lehine haksız kazanma yapılan kişi arasında görülür. Tenkis davası ile saklı payı ihlal edilen davacıya, ona yasayla verilmiş olan payının geri alınmasını konu edinen nisbi bir talep hakkı verilir. Bu tenkis talep hakkı mirasçılara geçebilir ve üçüncü bir kişiye de temlik edilebilir.
Tenkis davasında süre hak düşürücü süre olmakla birlikte, dava açma hakkı mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer (TMK m.571).
Yetkili mahkeme mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesi[13] iken görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
c- Mirasın Reddi
Mirasçılık sıfatını kazanmış olan mirasçının kendi iradesi ile bu sıfata son vermesine gerçek ret denir (TMK m. 605 vd.). Mirasçı, yazılı ya da sözlü olarak mirasbırakanın son yerleşim yeri sulh mahkemesine ret beyanını sunabilir. Bu kapsamda ret beyanının sunulma süresi yani ret süresi üç ay olup söz konusu süre vasiyetname ile atanan mirasçı için vasiyetname ile açılmış olan tasarrufun kendisine resmen bildirilmesiyle işlemeye başlar[14].
3- VASİYETNAMENİN TENFİZİ DAVASI
Vasiyetnamenin tenfizi terimi her ne kadar Kanun ile tanımlanmamış olsa da yargı içtihatları çerçevesinde gelişimini tamamlamış ve doktrin ile Yargıtay tarafından vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tespit edilmesi talebi olarak tanımlanmıştır[15]. Bununla birlikte uygulamada vasiyetin tenfizi ile birlikte vasiyetnamede yer alan hakların da geçirilmesi de talep edildiği için bir nevi ifa davası olarak da tanımlanabilecektir.
Yasal ve atanmış mirasçılar, ölümün gerçekleşmesi ile birlikte miras malları üzerinde mülkiyet hakkı sahibi olacak ve haklarını alacaklardır. Ancak miras malları üzerinde cüzi halefiyet ilkesi gereği, yalnızca belirli bir mal kendisine bırakılan kişiler, ölüm olayıyla birlikte mülkiyet hakkı sahibi olmazlar, yalnızca mirasçılardan vasiyetin yerine getirilmesini talep etme hakkı kazanırlar. Nihayetinde yasal yahut atanmış mirasçı gibi ölüm ile birlikte terekede yer alan mallara hak kazanamayan ve kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin, vasiyetnamede belirtilmiş olan hususların yerine getirilmesini sağlaması, vasiyetnamenin tenfizi davası açmasıyla mümkün olabilecektir.
Türk Medeni Kanunu’nun 600. maddesi, vasiyet alacaklısı sıfatına sahip olan ve kendilerine belirli mal vasiyetinde bulunulan kişilerin istem hakkını düzenlemiştir:
“Madde 600- Vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona; yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı kişisel bir istem hakkına sahip olur.
Bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya ret hakkının düşmesiyle muaccel olur.
Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen malın teslimini veya hakkın devrini; vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine getirilmemesinden doğan zararın giderilmesini dava edebilir.”
Bu doğrultuda, vasiyetnamenin tenfizi davasının açılabilmesi için birtakım şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu şartlar; infazı mümkün ve geçerli bir vasiyetnamenin olması, vasiyetnamenin açılmış ve okunmuş olması, vasiyetnamenin kesinleşmiş olması (vasiyetnamenin açılıp okunmasından sonra itiraza uğramaması veya itiraz edilmişse buna ilişkin vasiyetnamenin iptali veya vasiyetnamenin tenkisine ilişkin davaların kesinleşmiş olması) ve nihayetinde vasiyetname konusunun terekede mevcut olmasıdır.
Bununla birlikte her ne kadar Kanun tarafından yasal ve atanmış mirasçılara vasiyetnamenin tenfizi davası açma hakkı tanınmış olsa da uyuşmazlık olmaması halinde vasiyet alacaklısına da bazı imkânlar sunulmaktadır. Tapu Sicili Tüzüğünün, resmî senet düzenlenmesini gerektirmeyen işlemler başlıklı 20. Maddesi uyarınca “a) İstem, yasal veya atanmış mirasçılar tarafından yapılırsa yetkili merciler tarafından verilmiş mirasçılık belgesi, b) İstem, vasiyet alacaklısı tarafından yapılırsa taşınmazın tanımlandığı ve tescil hükmünü de içerir tenfiz kararı veya hâkim tarafından tescil için yazılan yazı ile birlikte tenfiz kararı ve vasiyetnamenin onaylı bir örneği; vasiyet alacaklısı, yasal ve atanmış mirasçılar tarafından birlikte yapılırsa vasiyetnamenin açılıp okunduğuna dair karar ile birlikte vasiyetnamenin onaylı bir örneği ” ile ayni hakkın tescili mümkündür. Bu kapsamda vasiyet alacaklısı, yasal ve atanmış mirasçılar ile birlikte tapu tescil işlemlerini yapabilecektir.
4- Davanın Tarafları
Vasiyetnamenin tenfizi davalarında davacı, vasiyetname ile kendisine belirli mal bırakılan kişidir. Vasiyetnamenin tenfizi davalarında dava, vasiyet borçlularına yani vasiyetname ile bir tenfiz memuru yani vasiyeti yerine getirme görevlisi atanmışsa ona, yoksa kanuni ve varsa atanmış mirasçılara karşı açılmalıdır (TMK m. 600). Vasiyetnamenin tenfizi davasının hasımsız olarak açılması ise mümkün değildir.
5- Görevli ve Yetkili Mahkeme
Vasiyetnamenin tenfizi davalarında görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesi olup yetkili mahkeme ise mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.
6- Vasiyetnamenin Tenfizi Davasında İleri Sürülebilecek İtiraz ve Defiler
-İptal defi: İptal defi, TMK md. 559/II’de düzenlenmiş olup vasiyet alacaklısının kendisinden hak talep etmesi karşısında, hak talep edilen kişi tarafından vasiyetnamenin hükümsüzlüğünü her zaman ileri sürebilmesine imkân vermektedir. Bu kapsamda vasiyetnamenin geçersiz olduğunu, hukuki menfaati bulunan herkes iptal defi ile ölüme bağlı tasarruf ifa edilene kadar her zaman ileri sürebilecektir. Diğer bir anlatımla iptal defi, kural olarak kendisinden ölüme bağlı tasarruf nedeniyle hak talep eden kişiye karşı ileri sürülebilen bir haktır[16].
Ayrıca belirtilmelidir ki kural olarak, ölüme bağlı tasarrufun iptali davasını mirasçıların birlikte açma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu kapsamda, ölüme bağlı tasarrufun iptaline yönelik karar, ancak, davanın tarafları yönünden hukuki etki gösterecektir. Dolayısıyla vasiyetnamenin iptali davasına taraf olmamış mirasçılardan vasiyetnamenin tenfizi istenebilecektir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi vermiş olduğu bir kararında bu durumu şu şekilde izah etmiştir:
“Böylece yukarıdaki ilkeler ışığında vasiyetnamenin iptali davasında taraf olmayan davalılar yönünden ölüme bağlı tasarrufun ( davalılar hissesi gözetilerek ) tenfizi gerekirken delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu istemin reddi bozmayı gerektirmiştir.”[17]
-Tenkis defi: Saklı payları ihlal edilen mirasçılar kendilerine vasiyetnamenin yerine getirilmesine ilişkin dava yönelttiğinde TMK'nın 571/III. maddesi uyarınca; tenkis iddiasını defi yoluyla tasarruf ifa edilinceye kadar her zaman ileri sürebilirler. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, ilk derece mahkemesi tarafından verilen tenkis davasının vasiyetnamenin tenfizi davasını etkilemeyeceği yönündeki kararının hatalı olduğunu şu şekilde izah edilmiştir:
“Vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) davasının görülebilmesi için, vasiyetnamenin açılıp okunup kesinleşmesinden sonra itiraza uğramaması veya itiraz edilmiş ise buna ilişkin vasiyetnamenin iptali veya tenkisine yönelik davaların kesinleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle somut olayda; her ne kadar mahkemece, tenkis davasının vasiyetnamenin tenfizine ilişkin dava yönünden engel bir hali bulunmadığından tenkis davasının sonucunun beklenilmesine gerek olmadığı kanaatine varılarak, davanın kabulüne karar verilmiş ise de; iptal veya tenkis davasının yargılaması sonucunda verilecek karar iş bu davada vasiyet alacaklılarının paylarını etkileyeceğinden, bu davanın sonucunun beklenmeksizin karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.”[18]
-Zamanaşımı defi: Vasiyet alacaklısının dava hakkı, ölüme bağlı kazandırmayı öğrenmesinin veya vasiyet borcu daha sonra muaccel olacaksa muaccel olma tarihinin üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar (TMK m. 602)[19].
-Vasiyetname Konusunun Terekede Mevcut Olmaması: Bunların yanında, yukarıda da sayıldığı üzere, mal ve hakkın mevcut olmaması durumu da mümkündür. Böyle bir durumda mirasbırakanın yapmış olduğu kazandırma hukuken imkansız olacağından vasiyet alacaklısı açısından bir alacak hakkı da doğmayacaktır. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 05.07.2018 tarihli kararı da bu doğrultuda emsal oluşturmaktadır:
“Ayrıca; vasiyetnamenin tenfizi davasında davanın kabulüne karar verilebilmesi için vasiyetname konusunun terekeye dahil olduğunun belirlenmesi ve dava sonucunda verilecek hükmün infazda karışıklık yaratmayacak açıklıkta olmalıdır. Davalıdır şerhi bulunan taşınmazların muris adına tescili kesinleşmeden tenfiz kararının infazı mümkün bulunmamaktadır. O halde, davaya konu taşınmazların terekeye dahil olup olmadığının araştırılarak ve tescile engel bir hukuki durumun bulunmaması halinde vasiyetnamenin tenfizine dair hüküm kurulması gerekmektedir.”[20]
7- Yargılama Giderleri
Yargılama giderleri kural olarak davada haksız çıkan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. Davayı kazanan taraf davasını bir vekil vasıtası ile takip etmiş ise, haksız çıkan (davayı kaybeden) taraf yargılama gideri olarak vekalet ücretine de mahkum edilir (HMK 323-1/ğ). Yargılama giderlerinin davada haksız çıkmış olan tarafa yükletilmesine ilişkin ana kuralın bazı istisnaları vardır;
SONUÇ:
Ø Vasiyetnamenin tenfizi davası, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tespit edilmesine ilişkindir.
Ø Açılmış, okunmuş, kesinleşmiş ve infazı mümkün ve geçerli bir vasiyetnamenin olması ve nihayetinde vasiyetname konusunun terekede mevcut olması hallerinde vasiyetnamenin tenfizi davası görülebilecektir.
Ø Mirasçıların, vasiyetnamenin açılması üzerine aralarında bir uyuşmazlık olmaması halinde Tapu Sicili Tüzüğü’nde yer alan imkânlardan yararlanmaları da mümkündür.
Ø Vasiyetnamenin tenfizi davalarında taraflar, vasiyetname ile kendisine belirli mal bırakılan kişi (vasiyet alacaklısı) ile vasiyeti yerine getirme görevlisi atanmışsa o, yoksa kanuni ve atanmış mirasçılar (vasiyet borçluları)dır.
Ø Vasiyetnamenin tenfizi davalarında görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesi olup yetkili mahkeme ise mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.
Ø Vasiyetnamenin tenfizi davalarında taraflar, iptal defi, tenkis defi, zamanaşımı defi ve vasiyet konusu malın terekede bulunmaması itirazını ileri sürebilirler.
KAYNAKÇA:
ANTALYA, O. Gökhan /SAĞLAM İpek : Marmara Hukuk Yorumu-Miras Hukuku, C.III, Genişletilmiş 5.Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2021, s.149.
ALBAŞ, Hakan, :Miras Hukukunda İptal ve Tenkis Def’i, MÜHF – HAD, C. 18, S. 3,
DURAL, Mustafa /ÖZ, Turgut :Türk Özel Hukuku Cilt IV “Miras Hukuku”, 15. Baskı, İstanbul 2020.
KIRAÇ, Onur :“Vasiyetnamenin Yürürlüğü”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
OLGAÇ, Furkan :“Türk Hukukunda Resmî Vasiyetname”, Yayımlanmamış Doktora Tezi.
SEROZAN Rona / ENGİN Baki İlkay :Miras Hukuku, Seçkin Kitabevi, 6, Baskı, Ankara, 2019.
Yargı Kararları :www.kazanci.com.tr (erişim tarihi: 03.10.2022)
:www.lexpera.com.tr (erişim tarihi: 03.10.2022)
[1] TMK m. 505: “Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. Bu mirasçılardan hiç biri yoksa, mirasbırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.”
[2] Mustafa Dural/Turgut Öz, Türk Özel Hukuku - C.IV - Miras Hukuku, 15.Bası, İstanbul, Filiz Kitabevi, 2020, s.61.; Gökhan Antalya/İpek Sağlam, Marmara Hukuk Yorumu-Miras Hukuku, C.III, Genişletilmiş 5.Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2021, s.149.
[3] Dural/Öz, a.g.e., s.53; Antalya/Sağlam, a.g.e, s.160; Rona Serozan/ Baki İlkay Engin, Miras Hukuku, Seçkin Kitabevi, 6, Baskı, Ankara, 2019, s.176; Furkan Olgaç, “Türk Hukukunda Resmî Vasiyetname”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, s.7.
[4] Dural/Öz, a.g.e., s.79vd.; Antalya/Sağlam, a.g.e., s.173.
[5] Onur Kıraç, “Vasiyetnamenin Yürürlüğü”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s.28.
[6] TMK m. 595/1: “Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hâkimine teslim edilmesi zorunludur.”.
[7] Dural/Öz, a.g.e., s. 399.
[8] Dural/Öz, a.g.e., s. 230; Antalya/Sağlam, a.g.e., s. 309.
[9] TMK m. 576: “Miras, mal varlığının tamamı için mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır. Mirasbırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi, mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları bu yerleşim yeri mahkemesinde görülür.”
[10] Dural/Öz, a.g.e., s. 231; Antalya/Sağlam, a.g.e., s.310.
[11] TMK m. 562: “Mirasbırakan, tasarruf edebileceği kısmı aştığında, saklı payı zedelenen mirasçı, iflâsı hâlinde iflâs dairesinin veya mirasın geçtiği tarihte kendisine karşı ellerinde ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklıların ihtarına rağmen tenkis davası açmazsa, iflâs idaresi veya bu alacaklılar, alacaklarının elde edilmesi için gerekli olan oranda ve mirasçıya tanınan süre içinde tenkis davası açabilirler.”
[12] Dural/Öz, a.g.e.,s. 276.
[13] Bkz. dipnot 9.
[14] TMK m. 606: “Madde 606- Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.”.
[15] Dural/Öz, a.g.e., s.399.; “Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.02.1991 tarih 1990/2-647 Esas 1991/65 Karar sayılı kararına göre, vasiyetnamenin tenfizi davası, bir ayni hakkın tesisi için değil yalnızca sulh hukuk mahkemesinde açılan vasiyetnamenin, TMK‟ nın 535. vd. maddelerine göre tebliğ işlemlerinin tamamlanmasında ve gerekli kanuni sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği, bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tespitinin sağlanması amaçlıdır. Yani vasiyetnamenin tenfizi vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tespitinden ibarettir. Bu tespit başlı başına ayni bir hakkın geçirimini sağlamaz.” (Kıraç, a.g.e., s.37’den aynen).
[16] Albaş, Hakan, Miras Hukukunda İptal ve Tenkis Def’i, MÜHF – HAD, C. 18, S. 3, sf.150-151.
[17] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 18.6.2009 T. 2009/9105 E. 2009/10585 K. (KazancıİBB).
[18] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 20.1.2014 T. 2013/16453 E. 2014/586 K. (KazancıİBB).
[20] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 5.7.2018 T. 2018/4017 E. 2018/7697 K.(LexperaİBB).