KANUN YARARINA TEMYİZ

*Beyza Büyükağaçcı

Yargılama sürecinin bir parçası olan kanun yolları, mahkemeler tarafından verilen kararların düzeltilmesi, kabul edilmesi veya iptal edilmesi bir başka ifadeyle yeniden gözden geçirilmesi için başvurulan ve açıkça kanunda yer alan yollardır. Kanun yolları, tarafların menfaatinden çok kamu yararına olup hukukun uygulanmasında içtihat birliğinin sağlanması ve hukukun yeknesak biçimde uygulanabilmesini amaçlamaktadır. [1] Kanun yolları olağan kanun yolları ve olağanüstü kanun yolları olmak üzere ikiye ayrılır. Muhakeme süreci bakımından İdari yargılama, Ceza yargılaması ve Hukuk yargılamasında bu yollar farklı şekillerde ve farklı tasnifler altında incelenmektedir.

Nitekim 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda ve 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan kanun yollarından istinaf ve temyiz olağan kanun yolu olarak kabul edilirken yargılamanın yenilenmesi ve kanun yararına temyiz olağanüstü kanun yolu olarak kabul edilir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan itiraz, istinaf, temyiz olağan kanun yolları olarak kabul edilirken; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı‘nın itirazı, kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesi olağanüstü kanun yolları olarak kabul edilir.

Üç yargılama yolunda da yer alan ve olağanüstü kanun yolları arasında sayılan “Kanun yararına temyiz yolu” her ne kadar kanun yolu olarak adlandırılsa da verilen kararın etkisi bakımından farklı bir konumda yer alabilir. Zira kanun yararına temyizde verilecek kararda sadece yargılamada yapılan hukuka aykırılıklara işaret edilmekte ve hüküm taraflar bakımından sonuç doğurmamaktadır.[2] Yani kanun yararına bozulan karar, hüküm ve sonuçlarını muhafaza etmektedir.

HUKUK YARGILAMASINDA KANUN YARARINA TEMYİZ

Hukuk yargılamasında kanun yararına temyiz kurumu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 363. maddesinde yer almaktadır.

HMK m. 363: “İlk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına ve bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla kesin olarak verdikleri kararlar ile yine bu sıfatla verdikleri ve temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.”

Kanun metninden anlaşılacağı üzere kanun yararına temyiz yoluna kesinleşmiş mahkeme kararları yönünden başvurulabilecektir. Zira bu sebepten ötürü bu kanun yolu olağanüstü kanun yolları arasında sayılmaktadır. Kararın kesinleşmesi, verilen nihai karara karşı başvuru yolunun mümkün olmaması veya karara karşı istinaf veya temyiz yolu açık olmasına rağmen taraflar tarafından bu yola başvurulmamış olması durumunda mümkündür. Kanun yararına temyizin amacı, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmemiş olan kararların hukuka aykırılığının saptanması halinde, kararın yanlış olduğunun, yasanın kesin hükümde belirtildiği biçimde uygulanamayacağının açıkça duyurularak mahkemelerin uyarılmasıdır.

Kanun yararına temyizin konusunu maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklar oluşturur. Bununla birlikte Yargıtay’ın temyiz istemindeki nedenler ile bağlı olması, bu yasa yolunu olağanüstü yapan özellikleridir.[3] Bu kanun yolunda önemli olan hem maddi hukuka hem de yargılama hukukuna ilişkin aykırılıkların karar veya hükümlerin verildiği anda mevcut olmasıdır. Hükümden sonra ortaya çıkan veya hüküm verilinceye kadar mahkemenin bilgisine sunulmamış olup da daha sonradan belirtilen nedenlere dayanılarak kanun yararına temyiz talebinde bulunulamaz. Ayrıca, Yargıtay’a göre, bu kanun yolu, kararın verildiği tarih itibariyle mevcut hukuka aykırılıkların giderilmesiyle sınırlı olan bir denetim yolu olup, kapsamı sınırlı değerlendirilmelidir. Bu sebeple, hüküm tarihinden sonra gerçekleşen durumlar için bu kanun yolu işletilemez. Böyle durumlarda, sonradan ortaya çıkan olaylara dayanılarak kanun yararına bozma yoluna değil, ancak yargılamanın yenilenmesi olağanüstü kanun yoluna başvurmak olanağı bulunmaktadır.[4]

Nihayet bu yola kimlerin başvurabileceği de maddede belirtilmiştir. Kanun yararına temyiz yoluna ancak Adalet Bakanlığı veya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurulabilir. Adalet Bakanlığı veya Cumhuriyet Başsavcılığı kanun yararına temyiz yoluna kendiliğinden başvurabileceği gibi, ilgililerin talebi üzerine de başvurabilirler. İlgili taraf bu talebini herhangi bir süreye bağlı olmadan Bakanlığa yapabilir. Adalet Bakanlığı’nın her halükarda bu talebi kabul etme zorunluluğu olmadığı için talebi reddedebilir. Bakanlığın bu tasarrufu idari bir işlem niteliğinde olduğu için ret kararına karşı idari yargıya başvurulabilir.

Maddenin devamında “Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, karar kanun yararına bozulur. Bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Bozma kararının bir örneği Adalet Bakanlığına gönderilir ve Bakanlıkça Resmî Gazetede yayımlanır.” ifadeleri yer almaktadır. Madde de açıkça ifade edildiği üzere bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Ancak hukuka aykırı olan karar, emsal teşkil etmesin diye bozma kararı Resmi Gazete’de yayımlanır.

KANUN YARARINA TEMYİZİN HUKUKİ DEĞERLENDİRİLMESİ

Kanun yararına temyiz yolu her ne kadar kanun yolları arasında sayılmış olsa da taraflar bakımından hüküm doğurmaması bu yolu diğer kanun yollarından ayırmaktadır. Zira karar kesinleştikten sonra hukuk güvenliğinin ve mahkeme kararlarına güvenin bir sonucu olarak kesin hükmün sonuçlarının korunması zorunludur. Bu nedenle karar kesinleştikten sonra başvurulan bu yolun sonucunda verilen bozma kararı tarafları etkilemez. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruda iç hukuk yollarının tüketilmesi kapsamında kanun yararına temyiz yoluna başvuru yapılması aranmaz. Kanun yararına bozmanın taraflar bakımından sonuç doğurmasının tek istisnası ceza yargılamasında görülür.Kamu gücünün birey üzerinde haksız olarak kullanılması halinde ortaya çıkacak zarar, kesin hükmün ortadan kalkmasının doğuracağı zarara göre daha fazla olduğundan dolayı hüküm sanık yararına ise uygulanır. Bu duruma ek olarak kanun yararına bozulan karar niteliği itibari ile taraflar bakımından sonuç doğurmamakla birlikte, bozma kararında saptanan hukuka aykırılığın davanın taraflarında belirli bir zarara sebep olduğu ortaya çıkarsa taraflar, bu zararın tazmini için yargılama sürecinin sorumlusu olan hâkimin hukuki sorumluluğuna gidebilecektir.[5] Bu sorumluluğun dayanağı ise hiç şüphesiz devletin sorumluluğu ve rücu başlıklı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesidir. Özellikle HMK m.46/1-(c) hükmünde yer alan “(f)arklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması” sebebi kanun yararına bozma kararlarında rastlanması olası bir sebeptir.[6] Ancak verilen her kanun yararına bozma kararının hakimin sorumluluğunu doğurmayacağı açıktır. Şayet tespit edilen hukuka aykırılık HMK m.46’da sayılan sebeplerle örtüşüyorsa bu durumda hakimin hukuki sorumluluğuna başvurulabilecektir.

Bu yola başvurulurken diğer kanun yollarına başvurulabilme şartları gibi herhangi bir şart aranmaması yalnızca “yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek” başvurulabilmesi de bu yolu kendine özgü bir kanun yolu olarak tanımlamaktadır. Zira madde metninde “hukuka” ifadesinin yer alması nedeniyle maddenin geniş yorumlanması gerekmekle birlikte Yargıtay “hukuka” ifadesini mutlak hukuka aykırılık halleri ile sınırlamaktadır. Bununla birlikte taleple bağlılık ilkesinin bir gereği olarak talebe konu edilmeyen hukuka aykırılıklar da bu kanun yolunda bozma sebebi olamaz. Yani Yargıtay’ın ilgili dairesinin Adalet Bakanlığı’nın veya Cumhuriyet Başsavcısı’nın talebine ve talebinin nedenlerine bağlı kalması esastır.[7]

Tüm bunlarla birlikte kanun yararına temyiz yolunda, Yargıtay’ın ilgili hukuk dairesinde incelenen karar bakımından her türlü hukuka aykırılık değil yürürlükteki hukuka mutlak bir aykırılık olması durumunda bozma kararı verilir. Nitekim hakimin takdir hakkına müdahale edecek ve yahut mutlak bir hukuka aykırılık teşkil etmeyecek konular bakımından bozma kararı verilmemelidir.[8] Hatta böyle bir durumda Adalet Bakanlığı veya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da bu talep dikkate alınmayacaktır. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin konu ilgili kararı aynen: “Davalı vekili 29/09/2014 havale tarihli, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere sunduğu dilekçesiyle, kararın kesin nitelikte verildiğinden bahisle, kanun yararına temyiz talebinde bulunmuştur. Adalet Bakanlığı’nın 02/04/2015 tarihli yazısında, kanun yararına temyiz talebinde ileri sürülen hususların delillerin takdiri ve değerlendirilmesi kapsamında olduğu gerekçesiyle, kanun yararına temyiz yoluna başvurulmadığı açıklanmıştır.[9]”.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi “Mahkemece yukarıda anılan ilkeler uyarınca oluşturulan hüküm HMK 327. maddesine aykırılık teşkil etmemektedir. Diğer bir deyiş ile mahkeme tarafından kanun yararına bozma yoluna başvurulabilecek nitelikte olan ve açıkça yürürlükteki yasalara aykırı bulunan bir karar verilmemiştir. Yasalara mutlak şekilde muhalefet edilmedikçe kanun yararına bozma kararı verilemez. Şu durumda, mahkemece, davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteği yerinde görülmemiştir.”[10] şeklinde hüküm kurmuştur. Yine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihat haline gelmiş olan kararlarında da hakimin takdir yetkisine müdahale kapsamında değerlendirilecek konularda kanun yararına bozma kararı verilmeyeceğine değinilmiştir.[11]

SONUÇ

Kanun yararına temyiz, kesinleşmiş mahkeme kararları yönünden başvurulan bir olağanüstü kanun yoludur. Kanun yararına temyizin amacı, istinaf veya temyiz mahkemeleri incelemesinden geçmemiş olan kararların hukuka aykırılığının saptanması halinde, kararın yanlış olduğunun, yasanın kesin hükümde belirtildiği biçimde uygulanamayacağının açıkça duyurularak, mahkemelerin uyarılmasıdır. Gerekçenin hatalı olması, delillerin takdir edilmesi ve değerlendirilmesinde yanılgıya düşüldüğünde, eksik inceleme sonucu karar verildiğinde yahut verilen karar mutlak bir hukuka aykırılık teşkil etmediğinde bozma kararı verilemez. Kanun yararına bozma kararı verilmesi durumunda verilen karar, taraflar bakımından sonuç doğurmaz. Bozma kararı hüküm doğrumasa dahi, taraflar açısından bir zarar meydana gelmişse ve meydana gelen zarar HMK m. 46’da sayılan hallerden kaynaklanıyorsa bu durumda hakimin hukuki sorumluluğuna başvurulabilecektir.

 

KAYNAKÇA:

Adalet Bakanlığı. “Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü”. Erişim: 22.12.2021. https://higm.adalet.gov.tr/Home/SSSorularDetay/16

ÇELİKYAY, Yard. Doç. Dr. Hakan Sabri; “Anayasa Mahkemesi’nin Bireysel Başvuru Kararlarının “Başvuru Yollarının Tüketilmesi” Ölçütü Açısından Değerlendirilmesi”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası C. LXXIII,1, s. 21-62, 2015.

KARA, Burkay Can; “İdari Yargılama Usulünde Kanun Yararına Temyiz”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 11, S. 1, Y. 2020,

KORKMAZ, Cansu; “İş Yargılamasında Kanun Yolları”, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2015.

KÖKEN, Enes; “Kanun Yararına Bozma”, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale 2014.

KURU/ARSLAN/YILMAZ, Medenî Usûl Hukuku, 24. Bası, Ankara 2013.

KUYUCU, A.Aydın; Ceza Yargılaması Hukukunda Kanun Yararına Bozma, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara 2012.

NALBANTOĞLU, Cahit; “Kanun Yararına Temyizin Düşündürdükleri”, Yargıtay Dergisi, 2, 1977, s.128-131. 

PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 5. Bası, İstanbul 2017.

www.kazanci.com.tr


[1] PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 5. Bası, İstanbul 2017, s.458.

[2] KURU/ARSLAN/YILMAZ, Medenî Usûl Hukuku, 24. Bası, Ankara 2013, s. 606.

[3] KUYUCU, A.Aydın; Ceza Yargılaması Hukukunda Kanun Yararına Bozma, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara 2012, s.5.

[4] KÖKEN, Enes; “Kanun Yararına Bozma”, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale 2014, s.24.

[5] NALBANTOĞLU, Cahit; “Kanun Yararına Temyizin Düşündürdükleri”, Yargıtay Dergisi, 2, 1977, s.128-131. 

[6] KARA, Burkay Can; “İdari Yargılama Usulünde Kanun Yararına Temyiz”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 11, S. 1, Y. 2020, s.368.

[7] YCGK. 10.6.2008, 2008/83 E., 2008/166; YCGK. 4.7.2006, 2006/185E., 2006/175 K.

[8] “Bir karar için geçerli olan temyiz sebeplerinin tamamı her zaman kanun yararına temyiz sebebi olarak kabul edilmediği gibi delillerin takdiri ve değerlendirilmesi de tamamen mahkemeye ait bulunmaktadır. Delillerin takdiri ve değerlendirilmesi kapsamında olduğu anlaşılan kararlar hakkında kanun yararına temyiz yoluna başvurulmamaktadır.” Adalet Bakanlığı. “Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü”. Erişim: 22.12.2021. https://higm.adalet.gov.tr/Home/SSSorularDetay/16

[9] Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 2016/1089 E., 2018/27607 K., 18/12/2018 T.

[10] Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2021/3999 E., 2021/7149 K.,  24.6.2021 T.

[11] “26.10.1932 gün ve 29/12 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hakim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz.” Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2021/1775E., 2021/2306 K., 2.3.2021T.

TOP